Anadolu’nun bereketli topraklarında yüzyıllardır süregelen bir gelenek var: Yağmur duası.
Bu anlamlı gelenek, sadece kuraklığın son bulması için yapılan bir ibadet değil; aynı zamanda imece kültürünün, toplumsal dayanışmanın ve doğaya duyulan derin saygının ifadesi.
Sinop’un yemyeşil ilçesi Gerze’ye bağlı Tatlıcak Köyü de bu yıl, her yıl olduğu gibi geleneksel yağmur duasına ev sahipliği yaptı.
Her ne kadar bu etkinliğe fiziken katılamasam da, uzaktan da olsa edilen dualara “âmin” diyerek gönülden iştirak ettiği belirteyim.
Çünkü bu dua sadece köy halkının değil, toprağa umutla bakan herkesin ortak çağrısıdır: "Ülkemizde kuraklık sona ersin, rahmet eksik olmasın, bolluk bereket gelsin, insanlar da canlılar da susuz kalmasın."
Sabahın Bereketiyle Başlayan Hazırlık
Köylerde yağmur duası günü, sıradan bir gün değildir. Sabah ezanıyla birlikte başlayan hareketlilik, kolektif bir çabanın en güzel örneklerindendir.
Herkesin bir görevi vardır: Kazanlar kurulur, odunlar dizilir, ateşler yakılır ve sabırla keşkek pişirilir. Keşkek, Anadolu sofralarında sadece bir yemek değil; sabrın, emeğin, paylaşmanın ve dayanışmanın simgesidir.
Büyük kazanlarda saatlerce pişen bu geleneksel lezzet, aynı zamanda kalplerin bir araya geldiği, bağların tazelendiği bir sofraya dönüşür.
Toprağa Uzanan Eller, Semaya Yükselen Dualar
Öğle saatlerine doğru köy meydanında toplanan kalabalık, önce camide öğle namazını müteakip şükür namazını kılar. Ardından imam öncülüğünde yağmur duası yapılır. Diğer dualardan farklı olarak burada eller semaya değil, toprağa çevrilir. Çünkü köylüler için bereket gökten değil, toprağın bağrından doğar. Dua, toprağa düşecek her yağmur damlasının cana can katması içindir.
Bu an, insanın doğayla olan bağını en derinden hissettiği anlardan biridir. Suskun bir huşu içinde edilen dualara herkes gönülden "âmin" der.
Keşkek Kazanları, Birlik Kazanına Dönüşür
Duanın ardından cami avlusuna geçilir. Burada, sabahın erken saatlerinden beri kaynayan keşkekler, sıra halinde bekleyen misafirlere ikram edilir. Genç yaşlı, köylü misafir demeden herkes aynı sofrada buluşur. Kimisi örtülerin üzerine oturup birlikte yer, kimisi elinde kabıyla evine götürür. Bu paylaşım, kelimenin tam anlamıyla bir kardeşlik ve dayanışma ortamı oluşturur.
Geleneksel yemek kadar, bu yemeği paylaşmanın da ayrı bir anlamı vardır. Çünkü o sofralarda geçmişin izleri, geleceğe dair umutlar gizlidir.
Yaşayan Bir Gelenek, Ortak Bir Hikâye
Birçok köyde geleneklerin yavaş yavaş unutulmaya yüz tuttuğu bu çağda, yağmur duası gibi etkinlikler yalnızca bir yemek şöleni değil; kültürel hafızayı diri tutan, köklerle bağı tazeleyen birer hatırlatıcıdır.
Tatlıcak’ta olduğu gibi, Anadolu’nun pek çok köyünde yapılan bu dualar bize şunu hatırlatır:
Toprağa minnet duymak, birlikte dua edebilmek, yemeğimizi paylaşmak, yüz yüze gelmenin kıymetini bilmek hâlâ mümkün.
Modern hayatın telaşında unuttuklarımızı bu tür etkinlikler bize yeniden hatırlatır.
Yağmur duası, sadece bir toplanma değil; bizi bir arada tutan, geçmişi geleceğe taşıyan çok değerli bir gelenektir.
Dileriz ki; toprağa çevrilen her el, semaya yükselen her dua rahmete dönüşsün. Geleneklerimiz paylaştıkça çoğalsın, birlik ve beraberliğimiz daim olsun.