Zikir... Bu mübarek kelimeyi duyduğumuzda, çoğumuzun zihninde ilk canlanan manzara, elinde tesbihiyle "Sübhanallah," "Elhamdülillah," "Allahu Ekber" diyen bir mü'minin görüntüsüdür.

Elbette, bu en bilinen ve en faziletli zikir şeklidir; dil ile yapılan, kalbe huzur veren ve Rabbimiz'i isimleriyle anmanın en veciz yoludur.

Zikir kavramının derinliğine indiğimizde, onun hayatımızın çok daha geniş bir alanını kapsayan, âdeta bir yaşam felsefesi olduğunu idrak ederiz.

Zikir, sadece dildeki bir tekrar değil, kalpteki uyanıklık ve bedendeki amellerin toplamıdır.

Kelimenin kökenindeki "hatırlamak, anmak" manası, bize büyük bir hakikati fısıldar:

Gerçek zikir, gafletin zıddıdır. Yani hayatın her anında, her kararımızda ve her eylemimizde Allah'ı (C.C.) hatırlamak, O'nun gözetiminde olduğumuz bilinciyle hareket etmektir.

İşte bu bilinçle bakıldığında, zikir sadece bir ibadet ritüeli olmaktan çıkar, bütün bir kulluk vazifesinin anahtarı hâline gelir. İnsan, sadece diliyle değil, kalbiyle ve tüm uzuvlarıyla da zikreder.

Kalp ile zikir; O'nun kudretini, azametini tefekkür etmek, emir ve yasaklarını düşünerek bir vicdan muhasebesi yapmaktır. Beden ile zikir ise, O'nun rızasına uygun ameller ortaya koymaktır.

Allah'ı zikretmenin türlü yolları vardır. Zikrin bu geniş yelpazesi, bizi şaşırtıcı güzelliklerle karşı karşıya bırakır:

* Tevekkül etmek de bir zikirdir.
Çünkü tevekkül, acizliğimizi idrak edip en büyük kudret sahibi olan Allah'a sığınmak, O'na teslim olmaktır. Bu teslimiyet, kalbin O'nu anışıdır, en derin zikridir.

* Sevmek de bir zikirdir.
Hele ki Allah rızası için sevmek! O'nun yarattıklarına şefkatle, merhametle yaklaşmak; bir mü'mini, bir yetimi, bir hastayı sırf O yarattığı için sevmek, kalbin Allah'a duyduğu muhabbetin yansımasıdır.

* Merhamet de bir zikirdir.
Yaratılmışlara acımak, dertlerine ortak olmak, Allah'ın 'Er-Rahmân' ve 'Er-Rahîm' isimlerinin yeryüzündeki tecellisine vesile olmaktır. Bu, hâl diliyle, vicdanın sesiyle yapılan en güzel duadır.

* Affetmek de bir zikirdir. Güçlüyken karşısındakini bağışlamak, Allah'ın 'El-Afüvv' (çok bağışlayıcı) ismini hayatına taşımaktır. Affederek kalbini kin ve nefretten arındıran insan, aslında O'nun engin rahmetini anmaktadır.

* Yetimin saçını okşamak, hasta ziyareti, gıybetten, iftiradan sakınmak da birer zikirdir.

Çünkü bütün bu davranışlar, kişinin kendini Allah'ın emirlerine, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa'nın (S.A.V.) tavsiyelerine uymaya zorlamasıdır. Bu zorlama, nefsin arzu ve şeytani vesveselere karşı Allah'ı hatırlayıp bir duruş sergilemesidir. Haramdan kaçınmak, en zorlu zikirdir.

Peygamber Efendimiz'in "Allah'a itaat eden, Allah'ı zikretmiş olur," hadisi de bu gerçeğin altını çizer.

Ve tabii ki, hayatımızın merkezindeki büyük zikirler: Kur'ân okumak ve Namaz kılmak. Kur'ân, bizzat "zikir" (öğüt) olarak isimlendirilir. Onu okumak, tefekkür etmek, hayat rehberi edinmek en yüce zikirdir.

Namaz ise, Kur'an'ın ifadesiyle, "Beni anmak için namaz kıl" emrinin tecellisidir. Rükûsu, secdesi, kıyamı ile bedenin, dilin ve kalbin aynı anda Allah'ı anması, yani en kapsamlı zikirdir.

Peki, Bize Düşen Nedir?

Gerçek zikir anlayışını hayatımıza tatbik etmek, tesbihi elimizden bırakmamak değil, tesbihin manasını tüm uzuvlarımıza yaymaktır.

Bize düşen, dili, kalbi ve bedeni senkronize eden, hayatın her karesini bir ibadete dönüştüren bir bilinç geliştirmektir.

Unutmayalım ki, bu dünyadaki en büyük tehlike, gafletten, yani Allah'ı unutmaktan kaynaklanır. Zikir ise, bu gaflet perdesini yırtan, kalbi O'nun nuruyla aydınlatan, en güçlü manevi kalkandır.

Bir işe başlarken "Bismillah" demek, bir nimete kavuşunca "Elhamdülillah" demek, bir musibetle karşılaşınca "İnna lillahi ve inna ileyhi raciun" demek... Hepsi, günlük hayatın akışı içinde O'nu hatırlamanın, O'nunla bağ kurmanın yollarından sadece birkaçıdır.

Özetle; zikir, hayatın ritmidir. Yüce Rabbimiz'i unutmamak, O'nun nizamına uygun yaşamak, yaratılmışa şefkatle yaklaşmaktır.

Gelin, tesbihimizi elimizden düşürmeyelim, ama aynı zamanda; tevekkülümüzle, sevgimizle, merhametimizle, affediciliğimizle, iyiliklerimizle ve tüm ahlâkî duruşumuzla da O'nu anan, O'nunla bağ kuranlardan olalım. Zira zikrin sırrı, her anımızı bir ibadet şuuruyla yaşamaktır.

İşte o zaman, "Hatırlayan hatırlanır" müjdesine nail oluruz.

Gönlünüz sevgiyle dolsun, Cumanız bereketli olsun.