Bugün eğitimde başarıyı ölçen birçok gösterge var: net sayıları, sınav puanları, derece listeleri… Ama ya görünmeyenler? Ya ölçülemeyenler? Mesela bir çocuğun kalbinde filizlenen merhamet, bir gencin bakışında beliren letafet… Bunlar nerede?
İşte tam da bu noktada Nurettin Topçu’nun sesi yankılanıyor:
“Musiki, insan ruhunun terbiyesidir; lüks değil, ihtiyaçtır.”
Evet, musiki bir ihtiyaçtır.
Ama sadece dinlemek için değil, hissetmek, durmak, susmak için.
Topçu’ya göre her milletin kendine has bir sesi vardır. Ve o ses, sadece notalarla değil; tarihle, acıyla, aşkla, hakikat arayışıyla yoğrulur.
Bizim sesimiz ise makamlarla konuşur.
• Hüzzamda bir özlem saklıdır: Kaybedilmiş zamanlara duyulan ince bir sızı.
• Uşşakta teslimiyet vardır: Baş eğmenin, kabullenmenin zarafeti.
• Segâhta hüzün ağır ağır akar: Varlığın geçiciliğini hatırlatan bir iç burukluğu.
• Rastta ise denge ve huzur bulunur: Her şey yerli yerindeymiş gibi bir hissediş.
Bu makamlar, sadece kulağa değil, kalbe dokunur.
Kalbi inceltir. İnsanı, kendine yaklaştırır.
Peki biz ne yapıyoruz?
Müfredatımıza başarı odaklı yarışmalar koyuyoruz ama çocuklarımıza duyarlılık eğitimi veremiyoruz.
Müzik dersleri var, evet; ama ruhu eğiten, insanı derinleştiren bir musikiyle değil.
Çocuklara ses öğretiyoruz; ama sessizliği öğretemiyoruz.
Oysa musiki dediğimiz şey, yalnızca melodiden ibaret değil.
Bazen bir duruştur.
Bazen bir susuştur.
Bazen gözyaşına karışan bir iç ezgidir.
Çünkü sessizlik de musikidir.
Batı’nın armonik müziği kulağa hitap ederken, Doğu’nun makamsal musikisi kalbe hitap eder.
Topçu bu yüzden Batı’nın müziğini mekanik ve dışsal bulur; Doğu’nun musikisini ise aşkın ve içsel.
Unutmayalım:
Bu topraklarda ezanlar makamla okunur.
Mevlitler besteyle söylenir.
Kur’an bile makamla tilavet edilir.
Çünkü bizde ses, ibadettir.
Musiki, duadır.
Ve dua, en çok susarak yapılır.
Bir çocuk makamla büyürse, sadece güzel şarkılar söylemez…
Güzel susar.
Güzel düşünür.
Güzel bakar.
Ve belki de en önemlisi: Güzel yaşar.
İşte bu yüzden, mektepte sadece aklı değil, kalbi de eğitmeliyiz.
Musikiyle eğitmeliyiz.
Çünkü hakikatin sesi, önce içimizde duyulur.
Ve o sesi duyan insan, başkasına da kulak vermeyi öğrenir.
Not: Bu yazı, Nurettin Topçu’nun millî mektep idealindeki “musiki” anlayışına bir selamdır. Eğitim sadece bilgiyle değil, sesle, sessizlikle ve makamla da inşa edilir.