Bazı kelimeler vardır, sadece bir ses değil, bir duruş taşır.
“Samed” bunlardan biridir — Allah’ın kimseye muhtaç olmayan, herkesin O’na muhtaç olduğu adı.
“Sumud” da o anlamın izini taşır: sarsılmamak, sabit kalmak, inançla direnmek…
Filistin halkının, dünyanın en ağır kuşatması altında bile ayakta kalma iradesi, işte bu kelimenin ruhunda gizlidir.

Bu yüzden Sumud Filosu, bir yardım gemisinden çok daha fazlasıdır.
O gemilerde şov değil, şahitlik vardı.
Korkuya, tehdide, kuşatmaya rağmen yola çıkanların imanla taşıdığı bir çağrıydı bu:
“Biz insanız, susmayacağız.

Gemiler durduruldu ama vicdan durmadı

İsrail, uluslararası sularda Sumud gemilerini durdurdu.
Yardım gönüllülerini esir aldı, dünyaya bir kez daha hukuku değil, gücü dayattı.
Ama o gün, bir şey daha oldu:
Mazlumun sesi susturulamadı.

Gemiler limana dönemedi belki ama vicdan yoluna devam etti.
O direniş, bir eylemden çok bir dua, bir insanlık manifestosuydu.
Ve bu direnişin adı “Sumud”du — Allah’ın “Samed” isminden yankılanan bir sabır ve sarsılmazlık hali.

Ahmet Şimşirgil’in dili vicdanı yaraladı

Bu kutsal anlamı taşıyan eylem, ne yazık ki bazı ağır sözlerin hedefi oldu.
Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, ekranlardan Ayçin Kantoğlu ve Bekir Develi başta olmak üzere filoya katılan aktivistleri hedef aldı.
Kullandığı ifadeler —“şovmenlik”, “fitne”, “erkeklerle yata kalka”— sadece nezaketi değil, insanlık onurunu da aşan sözlerdi.

Bir tarihçi, geçmişin izzetini bugünün öfkesine kurban etmemelidir.
Eleştirinin de bir edebi, bir vicdanı vardır.
Bir kadını aşağılayarak, bir yardım eylemini karalayarak hakikat savunulmaz.
Gerçek âlim, zalimi eleştirir; mazluma değil.

Şimşirgil’in sözleri, bir ilim insanının değil, polemikçinin diliydi.
Oysa ilim, bilgiyle değil, edep ve merhametle yücelir.

Türkiye vicdanın yanında durdu

Esir alınan aktivistler, Türkiye’nin kararlı diplomatik adımlarıyla ülkelerine geri getirildi.
Devlet, sadece kendi vatandaşlarına değil, yabancı gönüllülere de sahip çıktı.
Ve bugün artık dünya yeni bir dönemi konuşuyor:
İsrail ile Gazze arasında ateşkes imzalandı.
Bu ateşkesin garantörleri arasında Türkiye, ABD, Katar ve Mısır yer alıyor.

Bu tablo, sadece bir diplomatik başarı değil, ahlaki bir liderlik örneğidir.
Sumud’un ruhuyla başlayan direniş, Türkiye’nin vakarıyla barış masasına taşınmıştır.
Mazlumun duası, diplomasiyle yankı bulmuştur.

Şov değil, şahitlikti bu

Bu eylem, bir sahne değil bir iman sahnesiydi.
Kimi dua etti, kimi denize açıldı, kimi sustu ama kimse sırtını dönmedi.
Onlar insanlığın kalbinde yeni bir kapı açtılar:
“Bir gemi dolusu vicdan, bir dünyaya bedel olabilir.”

Bugün ateşkesin satır aralarında, o cesaretin izi var.
Sumud Filosu başarısız değil, başlatıcıdır.
Bir eylemin değil, bir uyanışın sembolüdür.

Son söz

Ben Sumud Filosu’nu destekliyorum.
Çünkü bu gemi, gösteri değil şahitlik gemisidir.
Bu gemiye dil uzatmak, sadece insanlara değil, merhametin kendisine saldırmaktır.

Ahmet Şimşirgil’e de şunu hatırlatmak isterim:
Tarih, zalimlerin değil, mazlumların safında duranları yazar.
Bugün Sumud gemileri durdurulmuş olabilir,
ama Allah’ın “Samed” adıyla yürüyen bir direniş,
asla durmaz.

Durmuş ÇELİKTEN
Eğitimci – Yazar