“Rahatınız bozulmasın diye, hangi doğrudan vazgeçtiyseniz; o fiyata satıldınız demektir.”
— Muhsin Yazıcıoğlu

Bazı sözler vardır; sadece kulağa değil, vicdana seslenir. Zaman geçse de anlamını yitirmez, çünkü insana dair bir gerçeği hatırlatır. Muhsin Yazıcıoğlu’nun bu sözü, işte o türdendir. Çünkü hepimizi aynı soruyla yüzleştirir: Rahat mı önemli, doğru mu?

Rahat mı, Doğru mu?

Hayatın her döneminde karşımıza bu ikilem çıkar. Rahat; sessiz kalmanın, akışa bırakmanın, görmezden gelmenin yoludur. Doğru ise; sorumluluk ister, bedel ister, bazen de yalnız bırakır.
Ama her zaman kalıcı olan doğrudur. Çünkü insan, iç huzurunu konforda değil; vicdanında bulur.

Doğruluk Cesaret İster

Doğruyu savunmak, çoğu zaman kolay değildir. Bazen yanlış anlaşılmak, bazen dışlanmak pahasına da olsa hakikatin tarafında durmayı gerektirir.
Doğruluk, bir makamın ya da unvanın değil; insanın kendi şahsiyetinin meselesidir.
Kim hangi alanda olursa olsun, eğer doğru bildiğini savunuyorsa, işini hakkıyla yapıyor demektir.

Eğitimde ve Hayatta Duruş Meselesi

Bir eğitimci olarak inanıyorum ki, genç nesillere aktarılması gereken en büyük miras doğruluk terbiyesidir.
Bilgi, teknoloji, imkan… bunların hepsi kıymetlidir; ama doğruluk duygusu olmadan anlamını yitirir.
Bir öğretmen, bir idareci, bir veli ya da bir öğrenci; eğer doğruyu savunmaktan vazgeçerse, en çok kendine zarar verir.
Çünkü doğru, insanın aynasıdır.

Rahatın Cazibesi, Vicdanın Sessizliği

Rahatlık bazen tatlı bir uyku gibidir; insan farkına varmadan iç dünyasını uyuşturur.
Ama vicdan, sessiz de olsa hep hatırlatır: “Doğruyu söyle, adil ol, emaneti koru.”
Yazıcıoğlu’nun sözü bu hatırlatmayı diri tutar:
“Doğrudan vazgeçtiğin her an, kendinden bir parça eksiltirsin.”

Son söz:
Bugün her birimizin görevi, doğruyu savunmanın asaletini yeniden hatırlamaktır.
Çünkü doğruluk; insanın süsü değil, özüdür.
Rahat geçicidir, ama doğru daima kalır.

Durmuş ÇELİKTEN
Eğitimci-Yazar