Eric Hoffer’in “Kesin inançlılar” kitabı ünlüdür malum.

Müslüman, Yahudi ve Hıristiyanların, modernizmin yarattığı sorunlar ve saldırılar karşısında, kimliklerini ve inanmanın sağladığı ruh ve kafa konforunu korumak için kesin inançlılar gurubunu oluşturması doğaldır.

Bu nedenle dini kesin inançlılara bir şey dediğimiz yoktur. Belki, dinin aslı öyle değil böyledir gibi yapıcı eleştiriler yapılabilir ama, yahu bu çağda din mi olur diyerek inananlardan, inançlarını terketmelerini isteyemeyiz.

Dini ve bilimsel gerçekleri hariç tutarsak kesin inançlı bir kafa yapısı makbul bir kafa yapısı değildir. İnsan gerektiğinde fikirlerini değiştirebilmelidir.

Kırk yıllık falan partilinin menfaat uğruna bir gecede filan partili olmasını kastetmiyorum tabiki.

İnsan fikirlerinin kölesi değil sahibi olmalıdır. Evet insan huyları bakımından yedisinde neyse yetmişinde de odur. Fakat fikren değişmeye açık olmalıdır.

Çoğumuzun karşısına yirmi-otuz yıl önceki halimiz gelse muhtemelen önceki halimizle kavga ederiz.

Bohem bir yaşam sürmekteyken, islami yaşama evrilen Necip Fazıl ve İsmet Özel buna iki örnektir.

“Allah yar” şarkısını besteleyerek, vasiyeti üzerine tekbirlerle cenazesi kaldırılan Cem Karaca buna örnektir.

Fransa’nın ünlü Kominist filozofu Roger Garaudy’nin
İslama geçişi de fikirlerin dönüşümüne örnektir.

Müftü Turan Dursun’un ateist olması da başka bir örnektir.

Kesin inançlı olması gereken dinlerden bile bu dönüşler olurken, hayat tecrübesi arttıkça insanın sosyal ve siyasi görüşlerini değiştirmesi yadırganmamalıdır.

Bir insan, gençliğinde sol ve sosyalist fikirlere sahipken, yıllar sonra liberal sağ veya muhafazakar görüş sahibi olabilir. Tersine gençliğinde sağcı, islamcı, ülkücü olan birisi yıllar sonra solcu veya sosyalist olabilir.

Sözün özü, tekrar edelim; fikirlerimizin kölesi değil, sahibi olup, gerektiğinde değiştirebilmeliyiz.

Ve bu değişimi normal ve doğal karşılayacak yerde, taş kafalı kesin inançlıların “Dönek” laflarına gülüp geçmelidir.

Halil Dalman
01.11.2025