Toplumların tarihinde kıyafet, yalnızca bedeni örten bir kumaş değil; aynı zamanda bir kimlik, bir ahlak ve bir medeniyetin aynasıdır. İnsan, giyimiyle hem kendini hem de bağlı olduğu kültürü taşır. Hele ki öğretmen için bu sembol daha derindir: Çünkü öğretmen, yalnızca ders anlatan değil; davranışları, duruşu ve kıyafetiyle de bir modeldir.

Mevlânâ’nın dediği gibi: “Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.” Öğretmenin kıyafeti, bu bütünlüğün en görünür tezahürüdür.

Niyet Okuma Çıkmazı

Kurulda bir öğretmenimizin verdiği cevap düşündürücüydü: “Ben biliyorum, bunun altında başka bir niyet var.”

Bu söz, aslında çağımızın büyük bir zaafını yansıtıyor: niyet okuma alışkanlığı. Hakikatin yerine vehmi koymak… Cemil Meriç’in ifadesiyle: “İnsanın en büyük trajedisi, hakikati duymak istememesi, vehmini hakikat sanmasıdır.”

Oysa mesele son derece yalındır: Öğretmenlik, vakar ve örneklik mesleğidir. Bir cenazeye düğün kıyafetiyle gitmediğimiz gibi, düğüne de matem elbisesiyle gitmeyiz. Çünkü her hâlin bir ruhu, her mekânın bir dili vardır. Öğretmenlik de bu dile en çok riayet edilmesi gereken meslektir.

Mekânın ve Mesleğin Ruhu

Heidegger, “Mekânın dili vardır.” der. Sınıf, öğrencinin geleceğini inşa ettiği bir mekândır; alışveriş merkezi değildir, eğlence salonu hiç değildir. Öğretmen, bu mekâna uygun giyinmezse, öğrencisine farkında olmadan şu mesajı verir: “Bu iş ciddiye alınacak bir iş değil.”

Nurettin Topçu’nun sözleri de burada yankılanır: “Muallim, cemiyetin ruh mimarıdır.” Ruh mimarının kıyafeti bile, inşa ettiği yapının temellerini ya kuvvetlendirir ya da çatlatır.

Ali Fuat Başgil ise “Ahlak, insanın en görünür libasıdır” der. Öğretmenin kılık kıyafeti de ahlaki bir duruşun, meslek onurunun dışavurumudur.

Medeniyetin Libası

Sezai Karakoç, “Medeniyet, sadece taşla toprakla değil, insanın vakarını taşıyan libasla da kurulur” der. Kıyafet, bu anlamda bir medeniyet libasıdır. Öğretmen, bu libasıyla öğrencisine, “Bizim medeniyetimiz estetiği, zarafeti ve ciddiyeti önemser” mesajı verir.

Öyleyse kıyafet, yalnızca bir formalite değildir; bir medeniyetin yaşayan simgesidir. Öğretmen, bunu üzerinde taşıdığı anda, aslında geçmişin tecrübesini geleceğe aktarmaktadır.

Onurun Sessiz Dili

Kıyafet, bazen sessizdir ama çok şey söyler. Öğrenciler, hocasının özenle seçtiği sade bir elbiseyi, ciddiyetini yansıtan bir ceketi yıllar sonra dahi hatırlayabilir. Çünkü kıyafet, bir dönemin vakarını temsil eder.

Mevlânâ’nın şu sözü öğretmen için anlamlıdır: “Gömlek bedenin değil, gönlün kalıbına uymalı.” Öğretmenin kıyafeti, gönlündeki meslek onurunu yansıtmalı; öğrencisine örneklik edecek vakar ile bütünleşmelidir.

Sonuç

Kıyafet tartışmalarını ideolojik niyetlerle gölgelemek, hakikati bulandırmaktan başka bir şey değildir. Asıl hakikat şudur: Öğretmen, yalnızca kelimeleriyle değil, görünüşüyle de bir değerler dünyasını temsil eder.

Niyet okumayı bırakalım; niyetimizi berraklaştıralım: Öğretmenliğin vakarına sadakat, öğrencinin gözünde örnek olmak ve toplumun vicdanında saygınlık kazanmak…

Çünkü bazen bir öğretmenin sessizce taşıdığı ceket, gelecek nesillerin hafızasında bir “değerler atlası” kadar yer eder.

Durmuş ÇELİKTEN
Eğitimci - Yazar