Sinop... Karadeniz'in gözbebeği, incisi, yemyeşil örtüsüyle, serin nefesiyle yüreğimize ferahlık veren cennet köşesi...

Büyükşehirlerde yaşayanlardan biri olarak, yıllarca yaz sıcağından bunaldığımızda, "Bir Sinop havası alsak da kendimize gelsek" derdik.

Doğasıyla, o eşsiz huzuruyla hem bizim hem de dünyanın dört bir yanından gelenlerin gözdesiydi. Ama bu sene, bu doğa harikası topraklara da ateş düştü, düşmekle kalmadı, ciğerimiz yandı, yanmaya da devam ediyor.

Son haftalarda neler oluyor Sinop'ta? Termometreler 40 dereceyi devirmiş!

Boyabat, Durağan, Ayancık, Erfelek... Hepsinde aynı dert, aynı kahır. Günlük hayat çileye döndü, çekilmez oldu.

Mevsim normalleri mi dediniz? Bu sıcakların normalle ne alakası var Allah aşkına?

Gündüz sıcağı yetmezmiş gibi, geceleri de bir damla serinlik bulamıyoruz, uykular günlerdir haram oldu!

Kuraklık Pençesinde Bir Memleket!

Bizim buralarda suya hasret kalmak ne demek bilmezdik. Pınarlar şırıl şırıl, dereler coşkun akardı. Ama şimdi ne görüyoruz?

İçme suyu kaynakları can çekişiyor! Bazı köylerde çeşmelerden su yerine, hüzün akıyor!

Kurumuş, çatlamış topraklar... Dereler sessiz, sedasız, kederli... Göletlerde su seviyesi dibe vurmuş. Erfelek Tatlıca Şelaleleri'nin o coşkun sesi kısılmış.

Bu hâl, kuru toprağın değil, umutların da kuruduğunun sessiz çığlığı değil de ne?

Tarlalar Boş, Umutlar Kül!

Sinop'un can damarı tarım değil miydi? Boyabat'ta, Durağan'da, Saraydüzü'nde o meşhur çeltik tarlalarımız... Şehrin, hatta ülkenin sofralarına bereket taşıyan ürünlerimiz... Şimdi ne oldu acaba? Kuraklık, tarlalarda koca bir boşluk bırakmış, ekinler yanma aşamasına gelmiş!

Sulama kanallarında su kalmamış. Kimi çiftçi perişan, kiminin gözü yaşlı... Boyabat, Durağan, Saraydüzü, Ayancık... Sebze, meyve üreticileri aynı dertten muzdarip. Bu kavurucu sıcaklıkta filizlenen bir tohum bile yaşamıyor!

Valiliğin koordinesinde il özel idaresi, belediyeler... Su tankerleriyle elinden geleni yapıyor. Allah razı olsun. Ama bu pansuman! Bu geçici bir nefes alma...

Yağmursuz geçen her gün, bu acıyı daha da derinleştiriyor, felakete sürüklüyor bizi.

Ormanlarımız Yanıyor, Ciğerimiz Sızlıyor!

Sinop, bu coğrafyanın yeşil cenneti! O ormanlar, o ağaçlar, o yemyeşil tarlalar.. Ne çabuk unuttuk kıymetini?

Şimdi o cennette yangın var; çoğu yer alev alev!

Son haftalarda Boyabat'ta çıkan yangınlar... Yüreğimizi yakıyor, kan ağlıyoruz! Anız yakmalar, piknik ateşleri, ihmaller...

İnsan doğanın sabrını bu kadar zorlar mı? Bir kıvılcım rüzgârın sırtına binip kilometrelerce alanı yutuyor.

Yetkililer deyim yerindeyse her gün bağırıyor, "Ateş yakmayın! Anız yakmayın! İzmarit atmayın!" diye... Ama nafile!

Duyarsızlık aldı başını gidiyor. Bir tek izmaritle ne gidiyor biliyor musunuz? Sadece ağaçlar mı? Hayır! Orada yaşayan hayvanlar, böcekler, kuşlar... O gölgelenen otlar, kısacası geleceğimiz!

Doğa Artık Susmuyor, Haykırıyor!

İklim değişikliği... Hadi yine kulak ardı edelim mi? Bu sadece bir çevre meselesi değil, bu yaşam meselesi!

Sinop gibi serinliğiyle ün salmış bir diyarın bu hale gelmesi... Artık hiçbir yerin güvende olmadığını göstermiyor mu? Kuraklık, yangın, yüksek sıcaklıklar...

Doğa bize son uyarılarını yapıyor! Duymazdan gelmek ne büyük gaflet!

Ne Yapmalı Bu Gidişata?

Yerel yönetimler canla başla çalışıyor. Ama yeter mi? Yetmez! Birey olarak her birimizin sorumluluğu var bu işte!

Piknikte ateş yakmayın! Bir mangal keyfi için koca ormanı yakmaya değer mi?

Sigara izmaritini ormana, doğaya atmayın! O minicik izmarit, nasıl bir felaketle sonuçlanıyor görün!

Boş su şişelerini, cam kırıklarını ormanda bırakmayın! Güneş ışığıyla büyüteç etkisi yapıp yangın çıkarıyorlar!

Tarım arazilerinde anız yakmayın! Toprağın canını almayın, yangın çıkarıp ormanlarımızı yakmayın!

Evde ve bahçede suyu dikkatli kullanın! Damlaya damlaya göl olur derlerdi, şimdi damlaya damlaya kuruyor her yer!

Bunlar size basit mi geldi?

İşte bu basit görünen şeyler, yaşadığımız felaketleri önlemenin ilk adımlarıdır!

Yeşil Vatanı Korumak Bizim Boynumuzun Borcu!

Sinop'un o eşsiz doğası, bir daha geri gelmeyecek ormanları, tarlaları, gölleri... Hepsi yok olma tehlikesiyle karşı karşıya!

Bu sadece bir yaz mevsiminin krizi değil, bu belki de geleceğimizin dönüm noktası!

Eğer bugün dikkat etmezsek, yarın sadece yanan ormanlara değil, kuruyan bir şehre uyanacağız!

Yeşil vatanı korumak, sadece ormancının ya da belediyenin işi değil! Hepimizin görevi!

Sinop'un ormanlarını, suyunu, toprağını, havasını... Kısacası, yaşamını hep birlikte savunmalıyız!

Yarın çok geç olabilir, unutmayın!