İnsan, kendini en çok özgür sandığı yerde esarete düşer.
Bazen bir söz için, bazen bir tebessüm, bazen de bir “aferin” uğruna…
Bugünün insanı artık zincirlerle değil; görünmez isteklerle bağlanıyor hayata:
Sevilme isteği, beğenilme isteği, takdir edilme isteği…
Osho’nun işaret ettiği bu üç istek, aslında çağımızın en parlak tuzaklarıdır. Çünkü insanı dışarıdan bir otorite değil, kendi içindeki boşluk esir alır. Ve çoğu zaman kişi farkında bile olmaz.
Onaylanma Arzusu: Yeni Nesil Esaret
İnsanın içindeki ses, dışarıdaki alkışa teslim olduğunda karakter yavaş yavaş çözülür.
Kişi, kendini kendi doğrularıyla değil, başkalarının beğenileriyle ölçmeye başlar.
Bir süre sonra ne istediğini değil, neyin beklendiğini yaşamaya başlar.
Biz buna modern dilde “özgürlük” diyoruz ama gerçekte bu, en derin bağımlılıktır.
— Bir paylaşıma gelen beğeni bizi sevindiriyorsa,
— Bir eleştiri moralimizi bozuyorsa,
— Bir takdir bizi yükseltiyorsa,
o zaman ipler bizim elimizde değildir.
İnsanı Değerli Kılan, Kendine Yöneliştir
Hakikatin ölçüsü insanların alkışı değil, insanın kendi vicdanıdır.
Bir sözünüz, bir duruşunuz, bir kararınız yalnızca kalabalıklar tarafından kabul görüyorsa kıymetli değildir. Asıl değer, yalnız kalsanız da taşıyabildiğiniz duruştadır.
Kendi doğrularınızı savunduğunuz için yalnız kalmışsanız, bilin ki o yalnızlık kölelikten daha asildir.
Gerçek Özgürlük Nerede Başlar?
Özgürlük; her istediğini yapmak değildir.
Özgürlük; kimseye yaranmak zorunda hissetmeden, kendi hakikatini yaşayabilmektir.
İnsanı köleleştiren şey takdir görmek değil; takdir görme mecburiyetidir.
Beğenilmek değil; beğenilmezsem değerimi kaybederim korkusudur.
Sevilmek değil; sevilmediğimde çökecek bir benlik inşa etmektir.
Kişi bu bağı kopardığı an, kendi iç dünyasında ayağa kalkar.
En Önemli Soru: Bugün Kimin Kölesiyiz?
Her insanın kendine sorması gereken bir soru vardır:
“Ben kimin kölesiyim?”
— Alkışın mı?
— Takdirin mi?
— Sevilme arzusunun mu?
— Yoksa kendi vicdanımın mı?
Cevap ne olursa olsun, insanı özgürleştiren tek şey kendine duyduğu sadakattir. Başkalarının terazisi her zaman eksik tartar; çünkü o terazi insanların ruh hâli kadar değişkendir.
Son Söz
Belki de en büyük özgürlük; kimsenin bizi alkışlamasına ihtiyaç duymadan, kendi iç sesimizle barışık yaşayabilmektir. Çünkü insan, kendi ruhunun efendisi olduğu gün, hiç kimsenin kölesi olmaz.
Durmuş ÇELİKTEN
Eğitimci – Yazar
