Bir süredir bu köşede dile getirdiğimiz bir mesele vardı:
Sokaklarda gelişi güzel dolaşan sahipsiz hayvanların kontrol altına alınması ve rastgele mama–yem bırakma alışkanlıklarının düzenlenmesi gerekliliği.
Bu çağrının altında ne hayvan düşmanlığı ne de duyarsızlık vardı; aksine, hem sokak hayvanlarının hem de insanların güvenliğini aynı anda gözeten bir yaklaşımın zorunluluğunu hatırlatma çabasıydı.
Derken yasada değişikliğe gidildi. Ardından İstanbul Valiliği’nden önemli bir karar geldi. Parklar, bahçeler, okul ve hastane çevreleri başta olmak üzere pek çok alanda “kontrolsüz besleme” yasaklandı. Buna yasak değil de “makul düzenleme” demek daha yerinde olacak sanırım. Tüm belediyelere ve kaymakamlıklara gönderilen yazıda, halk sağlığı ve güvenliği gerekçesiyle belirli alanlarda kontrolsüz beslemeye izin verilmeyeceği belirtilmiş.
Medyada yer alan haberler, bu kararın artık yönetimlerin de meseleyi kaotik bir görüntüden çıkarıp sistematik bir düzleme oturtma niyetinde olduğunu gösteriyor.
Alınan bu karar gecikmiş ama doğru bir adımdır; umarım diğer valiliklere de örnek olur.
Sorun Nerede Başlıyor?
Sokak hayvanları konusu uzun zamandır toplumun en hassas başlıklarından biri… Bir taraf “tam özgürlük” derken diğer taraf “tam yasak” diyor. Oysa ikisinin ortasında, bilimsel veriler ve şehircilik ilkelerine dayalı bir gerçek var:
Kontrolsüz popülasyon ve kontrolsüz besleme, hem hayvanların hem insanların güvenliğini tehlikeye atıyor.
Bugün büyük şehirlerde pek çok sitenin önünde, parkta, oyun alanlarında veya okul girişlerinde mama kapları görmek sıradanlaştı. “İyilik yapmak” amacıyla bırakılan bu mamalar ise, ne yazık ki beklenenin aksine tehlikelere davetiye çıkarıyor:
- Mama çevresinde kümelenen hayvanlar bölgeyi sahipleniyor ve saldırganlık artıyor.
- Sabahın erken saatlerinde işe giden vatandaşlar, okula giden çocuklar ve hastane bahçesindeki hastalar tedirginlik yaşıyor.
- Artan popülasyon nedeniyle trafik kazaları, yaralanmalar ve kuduz vakası riskleri büyüyor.
- Çöplere, trafiğe ve yerleşim alanlarına yönelen hayvanlar kendileri için de birer risk oluşturuyor.
Kısacası, kontrolsüz iyilik çoğu zaman daha büyük sorunların altyapısını hazırlıyor.
Hem Hayvanı Hem İnsanı Koruyan Yaklaşım: Planlı Besleme ve Alan Yönetimi
Valilik kararının en önemli tarafı, “yasak” kelimesinin soğukluğunun ötesine geçip düzenli ve planlı besleme alanlarının oluşturulmasına kapı aralamasıdır. Çünkü biliyoruz ki:
- Hayvanı tamamen yok saymak çözüm değildir.
- Her yere mama bırakmak da çözüm değildir.
Çözüm: Düzen, planlama, tahsis, kontrol ve denetimdir.
Uygun alanlarda oluşturulacak kontrollü besleme noktaları, hem hayvanların aç kalmasını engeller hem de vatandaşların ortak kullanım alanlarını daha güvenli hale getirir. Böylece, hem toplumsal huzuru hem de hayvan refahını koruyan bir denge sağlanmış olur.
Toplum Olarak Neyi Yanlış Anladık?
Bizde iyilik kavramı çoğu zaman bireysel bir eylemde karşılık buluyor. Bir kişi mama bırakınca vicdanı rahatlıyor; ancak o mamanın şehir ekosisteminde nasıl bir sonuç doğurduğunu pek düşünmüyoruz.
Hâlbuki, şehir yönetimi, ekoloji, halk sağlığı, zoonotik hastalıklar ve davranışsal etoloji yalnızca vicdan değil, bilim de gerektiriyor.
Bir başka yanılgı ise şu:
Sokakların hayvanların doğal yaşam alanı olduğu sanrısı.
Oysa sokaklar insanlar için tasarlanmış yapay çevrelerdir. İnsanlar için risk oluşturan hayvanların doğal yaşam alanı orman, kırsal veya doğal ekosistemlerdir. Sokaktaki yaşam, onların iradeleri dışında şekillenmiş bir zorunluluktur.
Dolayısıyla bu zorunluluğu insanca yönetmek de yine insanın görevidir.
Bu Karar Neden Önemlidir?
Çünkü:
- Kamusal alanlarda güvenlik endişesini azaltır.
- Hayvan popülasyonunun bilimsel yöntemlerle kontrolüne kapı açar.
- Belediyelerin sorumluluklarını daha net hale getirir.
- Besleme faaliyetlerini düzenli hale getirerek kaosu engeller.
- Hayvanların daha doğru koşullarda beslenmesini sağlar.
- Toplumsal huzur ve birlikte yaşama kültürünü güçlendirir.
Bu nedenle İstanbul Valiliği’nin kararı yalnızca teknik bir düzenleme değil, şehrin geleceğine dair sorumluluk sahibi bir adımdır.
Tüm Türkiye İçin Gereken Tek Sesli Bir Uygulama
Tek bir şehrin alınan önlemlerle düzenli bir yapıya kavuşması yeterli değildir. Sokak hayvanları meselesi ulusal ölçekte ele alınması gereken bir konudur.
Her şehrin kendi başına aldığı farklı kararlar istikrarsızlığı artırır. Bu nedenle:
- Yasaya uygun ortak bir çerçeve-düzenleme,
- Bilimsel verilere dayalı nüfus kontrolü,
- Denetimli besleme alanlarının standartlaştırılması,
- Eğitim ve bilinçlendirme kampanyaları zorunludur.
Sözün özü şu: Vicdan kadar akıl da rehberimiz olmalı…
Hayvan sevgisi elbette ki kıymetlidir. Ancak sevgi akılla birleşmediğinde kalıcı fayda doğurmaz.
Sokak hayvanları konusunda vicdanı yormadan, duyguları incitmeden ama bilimi ve şehir düzenini merkeze alarak çözümler üretmek zorundayız.
İstanbul Valiliği’nin kararı bu açıdan hem cesur hem gerekli bir adımdır.
Dilerim ki bu karar diğer illere de örnek olur; şehirlerimiz hem insanlar hem de hayvanlar için daha güvenli, daha düzenli ve daha yaşanabilir hâle gelir.
