Siyaset dediğimiz şey, bazen bir sabır tarlasıdır. Kimi zaman ektiğiniz yıllarca filiz vermez, kimi zaman da sizin ömrünüze sığmayan bir zamanda meyve verir. Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan, işte böyle uzun vadeli bir siyasetçi, fikir ve dava adamıydı. Onun çizdiği yol haritası, yıllar önce tohumları atılmış bir ülke vizyonuydu.
Bugün geriye dönüp baktığımızda, o tohumların önemli bir bölümünün Recep Tayyip Erdoğan döneminde filizlendiğini görmemek mümkün değil. Bir zamanlar “hayal” diye küçümsenen pek çok başlık, bugün Türkiye’nin savunma politikalarından dış politikasına, teknolojisinden sanayisine kadar hayatın tam ortasında. Merhum Erbakan’ın rüyalarının gerçekleştiği bir dönemi yaşıyoruz.
Erbakan “ağır sanayi” dediğinde alay edenler vardı; mizah dergilerinde onun kürsülerden söylediği sözler alaycı bir şekilde çizilirdi. Erdoğan döneminde Türkiye savunma sanayii alanında kendi sınıfında örnek gösterilen bir ülke hâline geldi. İHA’lar, SİHA’lar, millî gemiler, yerli motor projeleri… Bunlar sadece teknolojik başarılar değil; aynı zamanda Erbakan’ın yıllar önce kurduğu cümlelerin ete kemiğe bürünmüş hâli.
Dış politika deseniz… Erbakan’ın D-8 ile başlattığı çok yönlü dış politika yaklaşımı, bugün Türkiye’nin Afrika’dan Orta Asya’ya açılımında daha geniş bir çerçeve olarak karşımızda duruyor. Kısacası Türkiye bugün hâlâ Erbakan’ın çizdiği rotada yürüyor; sadece yöntem ve zamanın ruhu değişti.
Kendini Millî Görüşçü Sayanların Çelişkisi
Tam burada ilginç bir tablo çıkıyor karşımıza: Erbakan’ın mirasına sıkı sıkıya bağlı olduğunu söyleyen bazı çevreler, ilginç biçimde bugün bu mirasın pratiğe dökülmesine en sert eleştirileri yapanlar hâline geldi.
Eleştirinin olması normal—siyaset bu. Ancak meseleyi kişiselleştiren, düşmanlık seviyesine çıkaran kirli yaklaşımın “dava”ya hizmet etmediği aşikâr. Erbakan, siyasette nezaketi, sabrı ve stratejik esnekliği bilen bir liderdi. Bugün kendini onun devamı olarak tanıtan bazı isimlerin sosyal medya üzerinden sloganlaştırılmış sertliklerle siyaset okuması ise Millî Görüş’ün o derin ahlaki ve fikrî karakteriyle hiç örtüşmüyor.
Dahası, Erbakan’ın hayalini kurduğu birçok gelişmenin bugün Erdoğan döneminde vücut bulmasına rağmen bu çevrelerin bunu görmezden gelmesi ayrı bir çelişki olarak karşımızda duruyor.
Mirası Anlamak Başka, Sembol Tutmak Başka
Millî Görüş bir tabela değil; bir zihniyet, bir duruş, bir dava ve bir üretim kültürüdür. Erbakan’ın derdi “parti tabelası” değil, Türkiye’nin ayağa kalkmasıydı. Bugün Türkiye’nin savunma sanayiindeki bağımsızlığı, dış politikadaki çok yönlülüğü, yerli teknoloji hamlesi, üretim odaklı projeleri… Bunların hepsi Erbakan’ın yıllarca hayalini kurduğu başlıklar değil miydi?
O hâlde mesele, yöntem ve yorum farkından öte geçip bir “kimlik kavgasına” dönüştüğünde, ortada artık siyasetin değil, duyguların şekillendirdiği bir tavır kalıyor.
Son Söz
Erbakan, Türkiye’nin geleceği için bir defter açtı. Sayfalarına hayaller, projeler ve hedefler yazdı. Bu defterin bazı sayfalarını kendi elleriyle yazdı, bazılarını yazmaya ömrü yetmedi. Ama o defter kapanmadı.
Bugün o sayfaların birçoğu, Erdoğan döneminde bizzat Erbakan’ın talebesi olarak yetişmiş bir lider tarafından hayata geçiriliyor. Türkiye, Erbakan’ın hayal defterinin sayfalarını tek tek çeviriyor aslında. Ve bu defter, ne bir grubun tekelindedir ne de bir ideolojik etiketin dar kalıbına sıkıştırılabilir.
Gerçek olan şu: Erbakan’ın hayal ettiği büyük Türkiye ideali devam ediyor. Hem de artık sözde değil, sahada.
Vesselam…
