Nalbant ustası, çırağına mesleği öğretirken şöyle der:
“Evlat, atı nallarken mıhı (çiviyi) çok sağlam çak. Bir mıh bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir devleti tarihten siler.”
Bir mıhtan bir devlete giden sonuca şaşıran çırak sorar:
“Usta, bir mıh bir devleti nasıl yıkabilir?”
Usta anlatır:
“Bak evlat, düzgün ve sağlam çakılmayan mıh atın ayağından düşer. Nal düşünce at tökezler, at tökezleyince süvarisi düşer. Bu olay savaş meydanında yaşanabilir ve o at komutanın atı olabilir. Komutan ölünce ordu dağılır, ordu dağılınca da bir devlet tarihten silinir.”
Bu kıssa, kim ne iş yaparsa yapsın, işini gerektiği gibi, eksiksiz ve sağlam yapmanın ne kadar önemli olduğunu vurgular.
Bu usta-çırak ilişkisi günümüzde Millî Eğitim’de öğretmen-öğrenci ilişkisine örnek teşkil etmelidir.
Çocuklarımız yetişirken ahlak, maneviyat ve toplumsal değerler eksiksiz öğretilmelidir.
Ahlak ve maneviyat, bir toplumun güçlü geleceğinin temelini oluşturur.
Ahlakı, maneviyatı, kültürü, gelenek ve görenekleri zayıflayan toplumların yapısı çöker.
Nalbant ustası çırağına çiviyi sağlam çakmasını öğütlerken yalnızca meslek ahlakını değil, aynı zamanda bir yaşam felsefesini de aktarır.
Çünkü işini sağlam yapan usta, aslında geleceği de sağlam kurar.
Bugün dönüp kendimize sormamız gerekiyor:
Biz işimizi sağlam ve gerektiği gibi yapıyor muyuz?
Öğretmenler öğrencisine yalnızca bilgi mi aktarıyor, yoksa aynı zamanda ahlak, maneviyat ve değerler de kazandırıyor mu?
Veliler çocuklarına sadece imkân mı sunuyor, yoksa onlara sorumluluk ve karakter de aşılıyor mu?
Unutmayalım; bir toplumun çöküşü tankla, topla değil, değerlerini kaybetmesiyle başlar.
Ahlak, maneviyat, kültür ve gelenekler zayıfladığında toplumun içi boşalır.
O yüzden en küçük ayrıntıları ihmal etmeden, çocuklarımızı hem aklen hem kalben beslemek zorundayız.
Belki bir mıh küçüktür ama geleceğin temelini sağlam tutar.
Bugün attığımız her çivi, yarının devletini, yarının toplumunu, yarının insanını ayakta tutacaktır.
Vesselam...