OSMAN ÇAKIR
19 Ekim 2025
Arkadaşlarla sosyal bir ortamda otururken, sohbet esnasında kullanılan şu cümle dikkat çekmeye yetti:
"Müslüman olan herkes cenneti arzuluyor değil mi? Öyleyse sizi cennete götürecek dört temel unsuru paylaşayım: İman, salih amel, harama yaklaşmama ve helal olan her şeyi paylaşma. Biliyorsunuz; İslâm bize iyiliği emreder (marufu emretmek), kötülüğü ise kesinlikle nehyeder (münkerden nehyetmek)."
Bu derin ve veciz ifade, aslında bir Müslümanın hayat felsefesini, dünya yolculuğunun gayesini ve ebedi kurtuluşunun şifresini içinde barındırır.
Cennet, her mü'minin nihai hedefidir; bu hedefe ulaşmanın yolu ise sadece bir inanç deklarasyonundan ibaret olmayıp, hayatın her anını kuşatan, dinamik bir yaşam biçimidir.
İslâm, kuru bir iddia değil, kalpte kök salan ve hayata yön veren bir "iman" meselesidir. Peki, bu iman tek başına yeterli midir? İşte tam bu noktada, kurtuluşun ikinci şartı devreye girer: Salih Amel.
Bu dört temel unsuru izin verin ayrı ayrı ele alalım:
1. İman: Kaynak ve Temel
Cennete giden yolun ilk adımı, şüphesiz ki Kelime-i Şehadet ile tasdik edilen, kalpteki sarsılmaz imandır.
İman, sadece Allah’ın varlığını ve birliğini kabul etmekle kalmaz; O’na, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe ve kadere bütün benlikle teslim olmaktır.
İman, ruhun gıdası, kalbin ışığıdır. İmansız bir gönül, dünyanın tüm zenginliğine sahip olsa dahi karanlıkta kalmaya mahkûmdur. Zira Kur'an-ı Kerim, sayısız ayetinde "iman edenler ve salih amel işleyenler" ifadesini peş peşe zikrederek, imanın meyvesinin amel olduğunu açıkça beyan eder.
İman, toprağa atılan bir tohumdur; yeşermesi ve meyve vermesi için salih amel suyu ile sulanması gerekir.
2. Salih Amel: İmanın Hayata Yansıması
Salih amel, Allah rızasına uygun, meşru ve dürüst her türlü iş ve davranıştır.
Beş vakit namazdan, Ramazan orucundan, zekât ve hac gibi temel ibadetlerden başlayarak; yoldan eziyet veren bir taşı kaldırmaya, komşuya tebessüm etmeye, dürüst ticaret yapmaya, ilim öğrenmeye ve öğretmeye kadar uzanan geniş bir yelpazeyi kapsar.
Salih amel, imanın tasdikidir; kalbin tasdikini bedenin eylemiyle göstermesidir.
Allah Resûlü Sevgili Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.), cennete götüren amellerin sadece ibadetlerle sınırlı olmadığını, güzel ahlâkın da mizan'da en ağır basanlardan olduğunu belirtmiştir.
İbadetler, kişisel sorumluluk bilincini yükseltirken; güzel ahlâk, bireyin topluma karşı sorumluluğunu ve sosyal adaletini tesis eder.
Salih amel; hayırda yarışmak, insanların derdiyle dertlenmek, sevinçlerini ve acılarını paylaşmaktır.
3. Harama Yaklaşmama: Koruyucu Kalkan (Takva)
İman ve salih amel ne kadar sağlam olursa olsun, hayat yolculuğunda nefsin ve şeytanın saldırısından korunmak gerekir. Bu koruyucu kalkan, üçüncü ana unsur olan harama yaklaşmamaktır.
Haramlar, kişinin manevi hayatını zehirleyen, ibadetlerinin nurunu söndüren ateşten birer perdedir.
"Harama yaklaşmama," sadece büyük günahlardan kaçınmak değil, aynı zamanda helal ile haram arasındaki şüpheli alanlardan (şüpheli olanlardan) da titizlikle uzak durmak demektir.
Peygamber Efendimiz, harama düşmemek için şüphelilerden kaçınmayı, imanı ve namusu korumanın bir yolu olarak göstermiştir. Gözü, dili, eli haramdan çekmek; helal kazanca razı olmak ve dünya malına olan hırsı frenlemek bu prensibin bir gereğidir.
Bu sakınma bilinci (Takva), hayatın diğer ucunda cömertliğe ve sosyal sorumluluğa kapı açar.
4. Helal Olan Her Şeyi Paylaşma: İnfak ve İhsan
İslam, kişisel mülkiyeti kabul etmekle birlikte, malın ve rızkın asıl sahibinin Allah olduğu bilincini yerleştirir. Dolayısıyla, helal yoldan kazanılan servetin bir bölümü, zekât ve sadaka yoluyla; yetimlere, yoksullara, ilim yolcularına ve tüm ihtiyaç sahiplerine dağıtılmalıdır. Paylaşma, malın kirini temizler, toplumsal dayanışmayı güçlendirir ve kişiyi bencillikten arındırır.
Paylaşmak, sadece maddi değil; zamanı, bilgiyi, tecrübeyi ve sevgiyi de cömertçe ikram etmektir.
Sonuç olarak; Dinimiz İslam, aynı zamanda dengeli bir yaşamın reçetesidir. Cennet, sadece dindarlığın sembolik göstergeleriyle kazanılmaz; cennet, kalpteki imanın, bu imanın tezahürü olan salih amellerin ve nefsin arzularına karşı duruşun birleşimiyle inşa edilir.
* İman: Temel,
* Salih Amel: Yapı malzemesi,
* Haramdan Sakınma (Takva): Yıkımdan koruyan duvar,
* Paylaşma: Bu yapının huzur, sevinç ve mutluluk kaynağıdır.
Müslüman, dünya hayatını bu dört sacayağı üzerinde dengede tutmakla yükümlüdür.
Ne sadece kuru bir inançla yetinmeli, ne de haram-helal hassasiyetinden yoksun amellere güvenmelidir. Gerçek kurtuluş, İman, Amel ve Takva üçgeninde saklıdır.
Bu dengeyi kurabilenler, sadece ahirette değil, dünya hayatında da huzur ve berekete erişeceklerdir.
İslâm’ın emrettiği iyilik ve nehyettiği kötülükten kaçınma prensibi, bu dörtlü yapının sürekli taze kalmasını sağlayan manevi motor gücüdür.
Unutmayalım ki, cennete giden yol, samimi bir imanla aydınlanmış, salih amellerle döşenmiş, haramlardan titizlikle arındırılmış ve paylaşımlarla birlik ve beraberliğin kuvvet kazandığı bir yoldur.
Gönlünüz sevgiyle dolsun, Cumanız bereketli olsun.
