Bazı hayatlar vardır; sadece kendi yolculuğunu değil, bir halkın, bir kültürün ve bir memleketin sesini de taşır ardında. Cemil Yıldız’ın hayatı, işte böyle bir hikâyedir. 1969 yılında Sinop’ta dünyaya gelir Cemil. Babası 1970 yılında Avusturya’nın Linz şehrine çalışmaya gider. Bir yıl sonra, 1971’de ailesiyle birlikte Linz’e uzanır Cemil’in yolu. Bu gidiş, sadece yeni bir ülkeye değil, yeni bir kimliğe, yeni bir aidiyet inşasına açılır. Henüz iki yaşında gurbetin kapısından içeri adım atar; ama o kapıdan geçerken ailesi ona ne anadilini unutur ne de memleketini.
Avusturya’da göçmen bir çocuk olarak ilkokulu ve ortaokulu tamamlayan Cemil, 1984’te Bosch firmasında çıraklık eğitimine başlar. 1988 yılında, bu eğitimi başarıyla tamamlayan ilk göçmen çocuk olarak adını manşetlere yazdırır. Aynı yıl Bosch firmasında işe başlar. Henüz genç yaşında hem ailesine hem toplumuna umut olan bir başarı öyküsünün merkezine yerleşir. Ama onun hikâyesi sadece bireysel bir azim öyküsü değil; kolektif bir hafızanın, kültürel bir misyonun taşıyıcılığıdır.
Zamanla Sürücü Kursu Eğitmenliği belgesi alır ve 1990 yılında Viyana’da yaşamaya başlar. Bu, sadece mesleki bir adım değil; Avusturya’daki Türk toplumu için somut bir destek anlamına gelir. Dil bariyerleriyle boğuşanlara, ehliyet almak isteyenlere, yasalara ve düzene uyum sağlamak isteyenlere bir kapı açar. Uzun yıllar bu alanda hizmet verdikten sonra, Viyana'nın toplu ulaşım sisteminde görev yapmaya başlar. Wiener Linien'de çalışmaları onu, sadece bir çalışan değil; sistemin işleyişine katkı sunan bir aktör hâline getirir.
Ama ne olursa olsun, yüreğinin bir yanı hep Sinop’ta kalır. Sinop’tan kopmaz, Sinop’u adeta Viyana’da yaşar, yaşatır. Viyana’da Sinop’un rüzgârını estiren, mantısını ikram eden, yağlı güreşini sergileyen, mehter takımıyla sokaklara coşku katan Cemil Yıldız’dır. O, Sinop’un yurtdışındaki temsilcisidir adeta. Bir diplomat değildir belki, ama kültürel diplomasinin en sahici yüzüdür.
Spora olan ilgisi, bir başka bağ kurar memleketle. Yaz kamplarını Avusturya’da düzenleyen Türk kulüplerine destek verir. Genç sporcularla bağ kurar, onları yalnız bırakmaz. Milli takım organizasyonlarında perde arkasında onun emeği, dostluğu, katkısı vardır. Hatta bu öyle bir bağlılıktır ki, torunlarının milli takım futbolcularının elinden tutarak sahaya çıktığı gün, o anı gözyaşlarıyla selamlar. Çünkü o an, bir gurbet hikâyesinin tam kalbine yazılmış bir satırdır: Dünden bugüne taşınan aidiyet.
Bugün Avusturya’da büyüyen Türk gençleri için Cemil Yıldız, sadece bir büyük değil; bir örnektir. Hangi milli formayı seçeceğine karar verirken, onun teşviki, rehberliği, anlattığı hikâyeler etkili olur. Çünkü o sadece kendini değil, toplumunu da taşımayı bilir. Üç kuşağı bir arada tutan bir aidiyet halkasının mimarıdır.
Fotoğraflarına bakarken bunu görürsünüz zaten. Sinop’taki çocukluk fotoğrafı siyah-beyazdır ama içindeki sıcaklık capcanlıdır. Türk Milli takım formalı torunlarıyla çekilmiş karelerde gelecek vardır. Viyana’daki büyükelçilik resepsiyonlarında, Türk toplumunun sözcüsü olarak gururla dururken, geçmişin emeği ve bugünün ağırlığı vardır omuzlarında.
Cemil Yıldız, hayatı boyunca bir memleket sevdalısı oldu. Viyana’da doğanlara Sinop’u anlattı. Sinop’ta kalanlara Viyana’yı gururla gösterdi. O, yalnızca bir birey değil; iki yaka arasında kurulmuş bir gönül köprüsüdür. Bu köprüden geçen herkes, biraz daha umutlu, biraz daha bilinçli ve biraz daha memleketli olur.
Gurbetin içinde sıla kokusunu yaşatan, torunlarına bayrağı elden teslim eden bu sessiz kahraman, memleketin adını yüreğinde değil, her adımında taşır. Viyana sokaklarında yürürken bir anda kulağınıza Ayancık Eğmeleri ezgisi çalınırsa, şaşırmayın. Belki bir köşede Boyabat’ın taş fırınlarından çıkmış ekmek kokusu ya da Erfelek şelalelerinden akan serinlik hissedilir. Çünkü Viyana’da, Sinop’un sadece adı değil; Gerze’nin rüzgârı, Durağan’ın sabrı, Türkeli’nin coşkusu da yaşar. Cemil Yıldız gibi gönül insanlarının sayesinde, Viyana artık sadece bir Avrupa başkenti değil; Sinop’un tüm ilçeleriyle bir arada attığı, memleketle yoğrulmuş bir yürek ritmidir. Bu ritm torunları Mert Deniz ve Elyas Hakan’la gelecek kuşaklara taşınacaktır.