Bugün size, bir ayağı pergelin sabit ucu gibi Sinop’a sımsıkı bağlı kalan, diğer ayağıyla ise evrensel değerlere, insanlığa ve doğaya uzanan yönetmen Caner Özdemir’i anlatacağım. Belgeselleriyle Sinop’un hikâyelerini dünyaya aktaran, Sinop insanının sesini evrensel bir dille ifade eden bir sanatçıdan bahsediyoruz. Böylesine derin bir sevgiyle bağlı olduğu Sinop’u dünyaya anlatırken, memleketine duyduğu aidiyeti evrensel insani meselelere duyarlılıkla harmanlıyor.

1989 yılında Sinop’ta doğan Caner Özdemir, sanat yolculuğuna 2008’de İstanbul’da Maltepe Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Radyo, Sinema ve Televizyon eğitimi alarak başladı. Henüz üniversite yıllarından itibaren çevre ve toplumsal meselelere ilgi duyan Özdemir, İstanbul’da aldığı eğitimin ardından rotasını yeniden Sinop’a çevirerek memleketinin dertlerini ve sevinçlerini kamerasıyla kayıt altına almaya koyuldu.

Özdemir’in sinema dili, çevre ve toplumsal mücadeleleri anlatırken daima yerel unsurları evrensel bir bakışla sunuyor. 2013 yılında gerçekleştirdiği “Termik İstemeyük” belgeseli bunun çarpıcı bir örneği oldu: Sinop’un Gerze ilçesinde köylülerin bir termik santrale karşı verdiği mücadeleyi konu alan bu film, yerel bir direnişin hikâyesini ulusal çapta duyurmakla kalmadı, uluslararası platformlarda da ses getirdi. Çevre mücadelesini sinema sanatı aracılığıyla evrensel bir mesele haline dönüştüren “Termik İstemeyük”, katıldığı birçok yarışmada ödüller kazanarak Cannes Film Festivali’nin Türkiye standında dahi gösterilme başarısını yakaladı. Bu yapım, Özdemir’i Türkiye’de çevre mücadelesinin sinemadaki sesi olarak da öne çıkardı.

Sinop’ta o yıllarda gündemde olan nükleer santral projesinin olası sonuçlarını da Özdemir sinema diliyle sorgulamaktan geri durmadı. 2014 yapımı deneysel kısa filmi “Nükleer Başlıklı Kız”, bu kaygıyı hayali bir senaryo üzerinden işleyerek nükleer tehlikeye karşı mesajını sanatın yenilikçi gücüyle aktardı. Bu cesur çalışma, Ataşehir Ulusal Çevre Kısa Film Yarışması’nda jüri özel ödülüne layık görülerek genç yönetmenin çevre duyarlılığını sinema yoluyla aktarma becerisini de tescilledi. Öte yandan Özdemir, sanatını akademik temelde güçlendirmek adına 2015 yılında yüksek lisans tezini “Muhalif Söylem Biçimi Olarak Çevre Temalı Filmler: Rüya Arzu Köksal Sineması Üzerine Bir İnceleme” başlığıyla tamamlayarak teori ile pratiği buluşturdu.

Sinop’un yakın geçmişinde yaşamış Mustafa Kemal Koca, nam-ı diğer Tarzan Kemal, şehirde onlarca ağaç dikerek ve doğayla iç içe, mütevazı bir hayat sürerek tanınan efsanevi bir karakterdi. Özdemir, bu ilham verici şahsiyetin felsefesini 2015 yapımı belgeseline taşıyarak modern kent yaşamına eleştirel bir ayna tuttu. “Tarzan Kemal” belgeseli, doğa ile kent kültürü arasındaki ilişkiyi sorgulayan ve alternatif bir yaşam biçiminin mümkün olduğunu gösteren güçlü bir çalışma olarak izleyiciyle buluştu. Bu film, yine yerel bir hikâyeden evrensel bir ders çıkararak insanın doğayla bağını yeniden düşünmemizi sağladı.

Zaman içinde Özdemir’in mercek altına aldığı konular Sinop’un kültürel mirasını da kapsamaya başladı. 2024 yılında tamamladığı “Buzda Değil Tuzda Balık” belgeseli, Sinop'un geleneksel balıkçılık kültürünü dünya çapında bir anlatıya dönüştüren etkileyici bir yapım oldu. Sinop’un meşhur lakerda (tuzlu balık) geleneğinin 3000 yıllık geçmişini ve kültürel önemini perdeye yansıtan bu film, yerel bir lezzetin hikâyesini evrensel bir seyir keyfine dönüştürdü. Özdemir bu projesi için, “gastronomi anlamında belki de ilk belgesel” sözleriyle Sinop mutfağını sinemayla buluşturmanın gururunu dile getirdi. Nitekim belgesel, yöresel tatları vurgularken ulusal ve uluslararası festivallerde izleyiciyle buluşmak üzere yola çıkarak kentin adını duyurmayı da başardı.

Kültür-sanat alanında ise yönetmen, 2025 yılında “Bir Şehrin Ezgisi” belgeseliyle Sinop’un müzikal tarihine odaklandı. Karadeniz’in bu uç noktasındaki kentte 1989’da kurulan Belediye Konservatuvarı, halk müziğinden klasik müziğe pek çok yetenek yetiştirmiş önemli bir sanat yuvası. Özdemir’in belgeseli, konservatuvarın kuruluşundan bugüne uzanan 36 yıllık müzik eğitimi serüvenini kayıt altına alarak kentin sanatla harmanlanmış tarihini gözler önüne serdi. Konservatuvarın temelini atan ilk hocalardan, bugün yetişen genç müzisyenlere uzanan bu hikâye, Sinop’un kültürel kimliğini ve sanat tutkusunu geleceğe taşıyan bir hatıra niteliği de taşıyor.

Şüphesiz Caner Özdemir, kök saldığı Sinop toprağından beslenen üretkenliğini yeni projelerle sürdürüyor. Son olarak yeni belgesel projesi “Toprak Yeşerince”, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü tarafından 2025 yılında desteklenmesi uygun bulunan film yapım projeleri arasına seçildi. Özdemir’in sinemaya olan tutkusunun ve bitmek bilmez enerjisinin, aldığı bu desteklerle birleşmesi sonucunda önümüzdeki dönemde daha nice özgün yapımı hayata geçireceğinin sinyallerini şimdiden alıyoruz. Onun hikâyesi bir yandan memleket sevgisinin ne denli güçlü bir üretici motivasyon olabileceğini gösterirken, diğer yandan da yerelden çıkan anlatıların evrensel dilde aktarıldığında nasıl geniş kitlelere ulaşabileceğini kanıtlıyor. Pergelin sabit ucunu Sinop’tan ayırmadan diğer ucuyla evrene çizdiği bu geniş yay, onun sanat yolculuğunun da özeti aslında. Yerelden evrensele uzanan hikâyeleriyle Caner Özdemir hem Sinop’un sesi olmaya hem de evrensel değerlere dokunmaya devam ediyor. Biz Sinoplular için onun başarıları, kendi hikâyelerimizin de dünya sahnesinde yankı bulması demek. 2025 yılı itibariyle Belgesel Sinemacılar Birliği Üyesi olan yönetmen Caner Özdemir’i alkışlarken, onun gelecekte de memleketimizi ve ortak insani değerleri belgesel perdesinde buluşturmayı sürdüreceğine yürekten inanıyoruz ve yeni çalışmalarını sabırsızlıkla bekliyoruz.