Bu yazı dizisinde şehrimizde olağanın dışında işlerle uğraşıp, bize farklı vizyonlar gösteren kişilikleri ele almaya karar verdiğimde, ilk aklıma gelen portrelerden biri olmuştu “Melih Hoca”. Bir iletişimci olarak, Onun kentte yaptıklarını yakından takip ederken, kendisiyle ilk defa Sinopale’nin dokuzuncu versiyonunu izlemek üzere davet edildiğimiz etkinliklerde tanıştım, karşılaştım.

“Sinopale” ve “Melih Hoca” 2006 yılından beri gönüllü olarak güzel Sinopumuzun uluslararası alanda tanıtımı için, akademik çalışmalarda yer almasını da sağlayarak, kent ölçeğinde yaratıcı alanlarda çalışmalar yapmaktadır. Kentli olarak önceleri yararını anlayamadığımız bu çalışmaların yıllar içinde kentsel kalkınma için ne kadar yarar sağladığını görmek, oldukça önemli. Örneğin; Eski Buzhane binası şimdiki “Sabahattin Ali Kültür Merkezi”, Eski Hal Binası bugün artık çok bilinen “Sinop Hal Buluşma Merkezi”, eski Sinop Cezaevi bugünkü “Sinop Tarihi Cezaevi Kültür Merkezi ve Müzesi” binası ilk aklıma gelen yerler ve çok değerli örnekler.

Kent ve sanat bilgilerinden yararlanmak üzere, 2006 yılından beri Türkiye’den ve yurt dışından birçok akademisyen ve kültür uzmanının “gönüllü” olarak şehrimize davet edildiğini ve Sinop’taki çalışmalara yoğun katkı verdiğini görüyoruz. Uzun kulaktan duyduğum gibi “…boş işler bunlar.” değilmiş, aslında bu yapılanlar, kent için konuşulanlar. Meğerse, şimdi kent ekonomisinin tam da üstünde şekillendiği kuvvetli dayanağı olan “yaratıcı sektörmüş” bu hareketin özü.

Sinopale etkinliklerinin ya da ara yıllarda yapılan birçok etkinliğin aracılığı ile ulusal ve uluslararası basında yayımlanmış, onlarca değerlendirme yazısına da rastlamaktayız. Keza, sanatçıların ve tasarımcıların uzun yıllardır verdikleri bu çabaların karşılığında oluşan kent hafızasındaki yaratıcı alan bilgisinin Sinop’un bugün artık nitelikli festivallerle anılan bir kent olmasını da sağlayarak, Sinop’un kendi coğrafyasında “sürdürülebilir” çalışmalara imza atan bir merkez olmasının önünü açtığını da belirtmek gerekir.

1962 yılında Sinop’ta doğan Prof. Dr. T. Melih Görgün, doğup büyüdüğü kentle derin bir bağ kurmuş, yaşadığı ve çalıştığı şehirlerle üretken bir diyalog geliştirmiş bir sanatçı ve akademisyendir. Sanat pratiğini hem akademik hem de kültürel alanda sürdüren Görgün, çağdaş sanat, küratörlük ve kültür-sanat yönetimi konularında Türkiye’nin önde gelen üniversitelerinde ve yurtdışındaki eğitim kurumlarında kırk yıla yakın bir süre dersler vermiş, seminerler düzenlemiş ve uluslararası kent-kültür-sanat projeleri yürütmüştür. Almanya, Avusturya, İsviçre, İrlanda, İngiltere, İsveç, Ukrayna, Rusya, Bangladeş, Hollanda, Belçika, Bulgaristan, Romanya, İtalya, Slovenya, Yunanistan, Japonya, Belçika ve Norveç gibi birçok ülkede yürüttüğü akademik ve sanatsal faaliyetlerle uluslararası kültür-sanat ağlarında etkin bir rol üstlenmiştir. Ve bunların Sinop’taki nitelikli akademik çalışmalarda yer alması için halen çaba göstermektedir. Katıldığı ve konuşmacı olduğu bazı etkinlikler; Japonya Yokohama Trienali-2017, İrlanda Dublin Çağdaş Sanat Müzesi-2013, Bulgaristan Sofya Çağdaş Sanat Müzesi-2012. Londra Central Saint Martin School of Art, Münih Sanat Akademisi, İsveç-Malmö Kültür Üniversitesi, Avusturya Viyana Sanat Akademisi gibi birçok kurumda ortak projeler yürütmüş, seminerler vermiştir. Viyana Museums Quartier’de (2005) davetli sanatçı olarak bulunmuş, Salzburg Uluslararası Yaz Akademisi bursunu alarak 1985 yılında orada okumuştur.

2005 yılında, Sinop’un kültürel mirasını kamusal alanda çağdaş sanatla buluşturmayı amaçlayan uzun soluklu bir kent projesinin temellerini atmış; bu doğrultuda, 2006 yılından bu yana iki yılda bir düzenlenen Sinopale – Uluslararası Sinop Bienali’ni hayata geçirmiştir. Sinopale, yalnızca bir sanat etkinliği olmanın ötesine geçerek; kent belleğinde yer alan unutulmuş hikâyeleri gün yüzüne çıkaran, yeni anlatılar inşa eden ve kamusal alanı sanat üretiminin aktif bir mekânı hâline getiren bir platforma dönüşmüştür. Kentte yaşayan bireylerin etkin birer katılımcı olarak sürece dâhil olduğu bu bienal, Sinop’un uluslararası kültürel kimliğinin oluşmasında önemli bir rol oynamış ve kentin dünyaya açılan ilk markası olmuştur.

Yaklaşık yirmi yıldır, Sinop’taki kültürel miras yapılarının ve terkedilmiş sivil mimari örneklerinin yeniden işlevlendirilmesi yönünde çalışmalar yürüten Görgün, bu süreçte pek çok akademisyen ve kültür-sanat profesyonelinin ilgisini kente çekmeyi başarmıştır. 2017 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden akademisyenlerle birlikte, Sinop’ta bir kent yaz okulu oluşturmuştur. Bu kapsamda gerçekleştirilen kentsel tasarım ve mimarlık atölyesinin çıktısı olarak “Sinop Yaz Atölyesi: Bir Kenti Anlamak” (Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, Fatma Ünsal, Ebru Fridin Özgür’ün ortak yazarlığında, ISBN 978-975-518-399-2) adlı bir kitap yayımlamıştır.

Görgün’ün Sinop’taki çalışmalarına ilişkin yazıları hem ulusal hem de uluslararası yayınlarda yer bulmuştur. Uluslararası Sinopale Forumları aracılığıyla, Sinop’ta yaşayan ya da kökeni Sinop’a dayanan bireyleri ve kente katkı sunmak isteyen paydaşları bir araya getiren etkileşimli platformlar oluşturmuştur. Kent ekonomisinin canlanmasına katkı sağlayan Sinopale etkinlikleri kapsamında, atıl durumdaki “Sinop Hal Binası”, “Sinop Buzhane Binası” (günümüzde Sabahattin Ali Kültür Merkezi), “Sinop Tarihi Cezaevi Kültür Merkezi” gibi yapıların sanat ve kültür mekânlarına dönüştürülmesinde öncülük etmiş; kentin görünürlüğünü artıran dönüşüm süreçlerinde etkin rol almıştır. Ayrıca bu mekanların fonksiyonlandırılması bağlamında arkadaşlarıyla birlikte içerikler üreterek, Sinop ölçekli kentlerde kentsel kalkınmada yaratıcı alanlardan yararlanılması sürecini de başlatmıştır.

Son yıllarda kentimizin turizm hareketliliğinde ve kentsel yaşamında iyi örneklerle karşlaşmaktayız. Özenli çalışmalarla yeni güzel mekanların açıldığını, hatta nitelikli rekabet içinde olduklarını görmek, umut verici. Son yirmi yıldır Sinopalenin öncülük ettiği “kent ölçeğindeki yaratıcılık” fikrinin genç kuşaklar tarafından bir eve dönüş hikayesi gibi değerlendirildiğini de görüyoruz. Bu da kentimize sadece duygusal olmaktan öte, ne kadar değerli ve çeşitli potansiyeli olduğunu fark ederek bakmamızı sağlamakta.

Sanatın ve yaratıcı süreçlerin kentsel yaşam kalitemize ne kadar büyük etkisi olabileceğini bu yazıyı yazarken yaptığım araştırmada Sinopale’nın kente bıraktığı izleri tekrar okuyunca, görünce farkettim. Mekanlar ve insanlar birlikte var oluyorlar. Sinopale ve Melih Hoca ve elbetteki Sinopale sayesinde kente dönerek kentlerine sahip çıkanlar birlikte düşünerek çalışıyorlar. Her yaştan kentli da bu çalışmalara katılıyor, üretiyorlar. Yani, Sinopale’nin dünyaya tanıttığı “imece”yi birlikte karıyorlar. Görgün’ün işlerinin temelinde kültüre saygı ve doğa hassasiyeti var. “Sanat uzak bir şey olmamalı, günlük hayatımızın parçası olmalı” görüşüyle, yerel ahşapçısı, demircisiyle birlikte üretime giriyor. İkiz kardeşi gibi gördüğü Sinop’un her değerini korumaya özen gösteriyor. Bienaldeki projelerde sıklıkla sürdürülebilirlik ve etik temalar ön plana çıkıyor; atölyelerinde geri dönüşüm malzemesi kullanıyor, Sinop’un çevre sorunlarına sanatla dikkat çekiyor.

Prof. Dr. T. Melih Görgün, içimizden biri. Kentine sahip çıkan ve bizim sadece bakmamızı değil, görmemizi de sağlayan bir aracı. Onu her an her yerde görebilirsiniz, bir şey öğretirken, anlatırken, öğrenirken, bir sanatçıyla birlikte kenti adımlarken, kent hikayelerini keşfederken. Onun vizyonuyla filizlenen Sinopale, artık sadece bir bienal değil; belleğimizde kök salan bir kültürel hafıza durağı. Yeni kuşakların Sinop’la kurduğu bağda bu izleri sürmek, benim için de hem kişisel hem toplumsal bir heyecan.

Sanatçıyla kentin buluştuğu bu özgün iş birliği, Sinop tarihine yalnızca kalıcı değil, aynı zamanda umut dolu ve renkli bir sayfa daha ekliyor. Prof. T. Melih Görgün Sinop “15 Eylül Gazeteciler Cemiyeti” ve “Bilke Derneği”nin ödüllerinin de sahibidir.