Sinop Durağan Ambargerişi Yaylası’ndan bir sesleniş…

Yaylada zaman başka akar.
Saatler değil, gölgedeki uzama, rüzgârın yönü, kuşların sessizliği belirler günü.
Burada telaş yoktur; burada acele, anlamını yitirir.
Sinop’un Durağan ilçesine bağlı Ambargerişi Yaylası’ndayım.
Şehirden uzağım, evet…
Ama kalbime en yakın yerdeyim.

Yere serilmiş desenli bir kilimin üstünde
çocukluğumun desenleri duruyor hâlâ.
Ortada dumanı tüten bir semaver var;
içinde sadece su değil, anılar da kaynıyor.
Her tıslayışında geçmişten bir ses yükseliyor:
“Nasılsın evladım, çay içer misin?”

Üzerinde ağır ağır demlenen çayın buharı,
sanki yıllardır içime çekmediğim bir huzuru getiriyor.
Yaylada çayın anlamı başkadır burada.
O bir içecek değil sadece;
suskunlukla konuşan bir dil,
hatıralarla kaynayan bir vakittir.

İnce belli bardakta kıpkızıl bir çay duruyor önümde.
Bardağın buğusunda annemin yüzü,
dibindeki sıcaklıkta babamın sesi gizli.
Yanında ceviz, leblebi, kabuklu fıstık…
İkramlar sade ama sahici.
Çünkü burada gösteriş değil, gönül esastır.

Bir köşede ninemin dizine dayalı çocukluğum duruyor sanki…
Tülbenti başında, gözleri yerde,
ama sesi hep gönlümde…
Bir tabakta kabuklu fıstık,
bir bardakta buharlı çay,
bir göz kırpışında yılların özeti…

Yaylada semaver sadece su değil;
sessizlik, huzur, birlik ve şükrü de kaynatır.
Demlenmek burada sadece çaya özgü değil,
insana da şifa olur bu bekleyiş.

Çayın demlenmesi sabrı öğretir;
karşılıklı susarak oturmak ise anlayışı.
Çünkü burada kelimeler bile yorulmuş,
yerini bakışlara, tebessümlere,
ve ince bir buharın içinde gizli dualara bırakmıştır.

Gece olunca yıldızlar iner gökyüzünden.
Karanlık sanılan o boşluk,
birdenbire binlerce parıltıyla dolup taşar.
Elektrik lambaları sönük kalır onların yanında.
Ve o an anlarsın:
doğanın sessizliği, insanın gürültüsünden daha çok şey anlatır.

Semaverin başında otururken,
içten bir sessizlik sarar her yanı.
Ve içinizden bir cümle geçer usulca:
“İyi ki buradayım.”

Çünkü şehirde çok şey var ama huzur eksik…
Burada az şey var ama yürek dolusu bir hayat akıyor.
Az eşya, çok anlam.
Az söz, çok içtenlik.
Az insan, çok kıymet…

Ambargerişi Yaylası’nda,
semaver başında otururken bir hakikati fark eder insan:
Bazen ihtiyacımız olan tek şey,
bir bardak çay, birkaç ceviz,
ve konuşmadan anlaşacak bir yürektir.

Durmuş ÇELİKTEN
Eğitimci - Yazar