1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı’nı kutladık ama köylerde ziraat ve hayvancılık yapacak genç yok.

1 Mayıs Emek ve İşçi Bayramı’nı iktidar ve muhalefet partilerine mensup siyasetçiler ile esnaf odaları klasik ve standart cümlelerle kutladılar. Genelde işçi olmayan bizim nesilden bazı eski solcular, sokaklarda yürüdü, slogan attılar, bir nebze deşarj oldular. Eyvallah, elinize, ayağınıza, nefesinize sağlık da...

Yahu, memlekette çırak yok, kalfa yok, usta yok. Para versen çalışacak işçi yok.
Meslek eğitimi öldürüldü. Mesleki eğitime desteği 22 yaşla sınırlayan da Bakan Tekin oldu.
Endüstri meslek liseleri yerlerde sürünüyor.
Meslek eğitiminin olmadığı yerde işçi olur mu?

Vasıfsız çalışan amele ya da hamal günü mü desek acaba bu bayramın adına?
Sokaklarda slogan atarken, bir de “Meslek eğitimini öldürmeyin!” diye bağırsaydınız bari...
Gerçi imam bildiğini okuyor.

Tuhaf bir ülke olduk. Kimse çalışmak istemiyor.
Okullarda idealist öğretmenler parmakla sayılıyor, geri kalanlar okula ikinci adres gibi uğruyor, gelip gidiyor.
Hiçbir yüreğe dokunmadan maaşlar cebe iniyor.
Hele bir de sendikan iktidardaysa, kimse dokunamıyor; işin keyfini sürüyorsun.

İş takibi yapan bürolarda sohbet milyon dolarla başlıyor.
Faizlerin yükseleceğine dair ipucu alanlar, iki evinden birini satıp yüksek faiz fırsatını değerlendiriyor.
Rant ekonomisinin çarkına girmişler, neden çalışsınlar?

İthalat, naylon faturalar, kırılarak gidiyor; kısa yoldan kasalar doluyor.
Sokaktan toplanmış vasat zekalı biri, otuz şirket kurabiliyor.
Her şirket kendi arasında fatura kesiyor, vergi iadesi alıyor.
Kâğıt kalem üzerinden gelir sağlanıyor.
Cezası mı? Üç yılcık...
“Bu ne iştir?” diyen yok.

Dolandırıcılık işine bakan hâkimlerden rapor isteseler, caydırıcı ve önleyici kanun kuralları belirlenir,
vatandaş ve devlet dolandırılamaz.
Kanunlar engel olur. Herkes çalışmak zorunda kalır.

Aslında benim düşündüğümü iktidar da muhalefet de düşünüyor.
Ama ne fayda?
Siyasilerde de, sivil toplum kuruluşlarında da toplumsal sorumluluğun yerini bireysel beklentiler almış.
“Beni sokmayan yılan bin yaşasın” ve “çıkarın yoksa selam verme” felsefesine sahip olanların vizyonu da (!) gerçekten muazzam. Gel de hayran kalma...

Türkiye, meslek eğitimine ihanet ederek kendi ayağına sıkmıştır.
Durum vahimdir; konu, milli güvenliğimizi ilgilendirecek düzeydedir.
Evlerde musluk tamir edecek usta bulunamıyor.
Sanayide meslekleri devralacak çırak yok.
Köylerde hayvan besleyecek genç yok.

Sokaklarda süslü cümlelerle işçi ve emekçilerin bayramını kutlayan mesajları basından ve sosyal medyadan hayretle izledim.
Değişen bir şey yok.
Bu yıl da böyle geçti. Seneye Allah kerim.

Edebiyatını yapanların değil, çalışan işçi ve emekçilerin bayramı kutlu olsun.