Ben arılar için yonca ektirmiştim. Yılda iki kez biçiliyor ve beş yıl boyunca verim alınabiliyor. Süt hayvancılığı için mükemmel bir bitki; aynı zamanda arılar için de muazzam bir nektar kaynağı. 50 kovan arım, yonca sayesinde kata çıktı. Arıların varlığı meyve ve sebze üretimini de çok olumlu etkiledi. Şimdi dut, erik dalları meyveden kırılıyor ama toplayacak insan yok. Yonca biçilecek ama çalışacak yevmiyeci yok. Yonca otunu tüketecek hayvan besleyen aile de yok.
Köylerde çalışacak genç yok!
Türkiye, köyleri boşaltarak telafisi çok zor bir yanlış yaptı. Köylerden genç nüfusun kaybolması milli tehdittir. Türkiye Cumhuriyeti devleti bu felaket duruma acilen tedbir almak zorundadır!
Tarım meslek liseleri yaygınlaştırılmalıdır. Tarım teknolojileri meslek liseleri ve yüksekokulları köylere ve köy okullarına kazandırılmalıdır. Köy ikametgahından vergi alınmamalı, köyde yaşam cazip hale getirilmelidir.
Çanakkale Savaşı’nın kaderini değiştiren 276 kiloluk top mermisini kaldırıp namluya süren Yahya Çavuş, odunculuk yapan bir köy çocuğuydu. Yıl 1939... Atatürk’ü kaybedeli bir yıl olmuştu. Hitler, 2. Dünya Savaşı’nı başlatmıştı ve elinde dünyayı istila edecek güç ve teknoloji vardı.
Rusya’yı işgal etmeden önce Edirne’ye kadar geldi, Anadolu’ya yönelmek istedi. Kurmaylarıyla yaptığı değerlendirmede Türkiye nüfusunun %80’inin köylerde yaşadığını ve Türklerin savaşçı bir millet olduğunu, her köyün bir direniş kalesine dönüşeceğini raporladılar. Çanakkale mucizesini yaratan Yahya Çavuş’un ve Anadolu’nun yiğit köy gençlerinin direniş ruhu gözlerinin önüne geldi. Bu yüzden Rusya’ya kuzeyden saldırmaya karar verdiler ve savaşı kaybettiler.
1939 yılında Avrupalılar, "Köyleri boşaltma" stratejisini planlarına yazmıştı. Avrupa Birliği programları ve işçi göçleri bu günlere böyle geldi. Haçlı ve emperyalist odakların aldığı kararlarla, gizemli Türk milleti büyük şehirlere yığıldı.
Metropollerde, maddi ve manevi her türlü insani tahribata maruz kalındı. Köylerinden gelen insanlar, madde ve marka bağımlısı haline getirilip emperyalizmin deney gruplarına dönüştüler. Üretmeden tüketen bir toplum olduk. Raf ömrü uzasın diye ithal edilen ürünlerdeki kanserojen kimyasalları sorgulamadan tüketiyoruz.
Bugün, ömür boyu hastaneye bağımlı hâle gelen, "ölmeden sürünen" 40 milyonluk sağlıksız bir toplum ortaya çıktı. Sağlık Bakanlığı verilerine göre 40 milyon kişi düzenli ilaç kullanıyor.
Türkiye üzerinde 60 yıldır yürütülen bu sinsi politika, 2025 yılında artık "alarm veriyoruz" noktasına geldi.
80 milyonluk nüfusumuzun sadece %4’ü tarımla uğraşıyor. Onların da yaş ortalaması 49! Yani tarımla uğraşan nüfus yaşlı.
Düşünen, vatanını seven her siyasi görüşten insanımıza sesleniyorum: Bu yol yanlıştır! Kahpe düzene karşı uyanık olalım. Yetkilileri uyarıyoruz!