‘’İslam, sadece

BİR KÖŞEYE

çekilip dindarlık

yapmak değil

H A Y A T I

bir üslûpla yaşama

sanatıdır’’

M. Esad Coşan

Gazze, bugün bir coğrafyadan çok daha fazlasıdır: Vicdanın, imanın, insanlığın son siperidir. Orada çocuklar gözlerini bombalarla açıyor; anneler, süt yerine sabırla besliyor yavrularını.

Ve dünya susmaya devam ediyor…

Şayet herkes sırtını dönerse, bir kişi kalır geride. İşte o bir kişi sen ol!

Bir başına bin kişilik bir ordu ol…

Herkes susarsa, sen konuş. Herkes unuturken, sen tahattur eyle. Çünkü bir kişi yeter. Musa

a.s’ da Firavun’a karşı bir kişiydi. Musa aleyhisselâm, Kızıldeniz’in kıyısında ümmetiyle sıkıştığında, kavmi korkuya kapıldı. Musa as. O vakit: “Hayır! Rabbim benimledir, bana yol gösterecektir.” (Şuarâ, 62). Çünkü o biliyordu: hakkaniyetle yalnız yürümek, Allah cc. ile yürümekti ve bu da zaferdi.

İbrahim aleyhisselam, putlara karşı bir başına ümmetti. Ve sen… sen de yalnızken bir ümmet olabilirsin. İbrahim aleyhisselâm, putlara karşı çıktı. Koca bir topluluk, onun karşısında birleşti. Ateşe atılırken O’ Hakka teslim oldu. Çünkü o da biliyordu: Yalnız olsan bile, Allah cc. varsa, her şeyin vardır.

Nuh aleyhisselâm, kavmine 950 yıl sabırla tebliğde bulundu. İnanan sadece bir avuç insandı. Ama Nuh as. tek başına gemiyi inşa etti, zalime karşı hakkı savundu. Çünkü o da biliyordu: Haklıysan azlık, zaferin önünde engel teşkil etmeyecekti.

Peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.v), Mekke’de tek başınaydı. Hakkı haykırdığında alay edildi, işkence gördü, boykota uğradı. Ama o yılmadı. Çünkü biliyordu: Hakikat, yalnız başına bile tüm âlemleri sarsar.

Bir başına Gazze’yi savunmak; peygamberlerin yolundan giden asil bir duruştur. Çünkü tarih boyunca hakikat hep azınlıktaydı; ama Allah cc. adaletin, doğrunun yanındaydı ve onu savunanlarla birlikteydi.

Gazze için konuşurken yalnız kalabilirsin. İnsanlar seni anlamayabilirler, dışlayabilirler. Alay edebilirler. Müjdeler olsun sana ki hakikatin safındaysan, peygamberlerin izindesindir.

Ve Allah cc. buyurur:

"Nice az topluluklar vardır ki, çok topluluklara Allah’ın izniyle galip gelmişlerdir." (Bakara, 249)

O halde: Yalnız kalmak seni korkutmasın. Gazze’yi savunmak bir peygamber mirasıdır.

Ve sen, o mirasa sahip çıkıyorsun…

Bediüzzaman Sait Nursi Hazretleri: ‘’Kimin himmeti milleti ise o, tek başına küçük bir millettir. Kimin himmeti nefsi ise o, insan bile değildir’’ buyurmaktadır. Yeter ki şevk atına bin ve mücadele meydanında var ol, ayağını kaydıracak ve seni atalete uğratacak düşmanlardan uzak ol. Bu düşmanlardan biri de ümitsizliktir. Ümitsizlik hastalığı himmetin manevi kuvvetini kırar. ‘’Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz!’’ (Zümer, 53) ayeti kerimesini esas tut… ‘’İnsanların en hayırlısı onlara faydalı olandır’’ hadis-i şerifinin tecellisine erişmeyi isteyen her mümin için mühim bir fırsattır.

İnsanoğlu fıtraten medeni bir varlık olması hasebiyle hem başka insanların hukukunu çiğnememekle hem de kendi hakkını diğer insanların arasında aramak ve çiğnetmemekle mükellef olduğu gibi, çiğnenen hukuklara da müdahale etmesi görevidir. İnsan olduğun için sadece yapman gerekene müdahilsin, fazladan mücadele şöyle bir kenarda dursun…

Bir zaman İslâm kahramanlarından ve Cengiz’in ordusunu müteaddid defalar mağlup eden Celâleddîn-î Hârzemşâh harbe giderken, vüzerâsı ve etbâı ona demişler: ‘’Sen muzaffer olacaksın, Cenab-ı Hak seni galip edecek.’’ O demiş: ‘’Ben Allah’ın emriyle, cihad yolunda hareket etmekle vazîfedârım, Cenâb-ı Hakk’ın vazifesine karışmam; muzaffer etmek veya mağlup etmek, onun vazifesidir.’’ İşte bu sırr-ı teslimiyet ile çok kere muzaffer olmuştur. Teslimiyet ve sadakatle çıkacağın her iş, muvaffâkiyyeti taahhüt edeceğinin göstergesidir. Çünkü her zaman hakikat kazanır, bâtıl zail olur.

Gazze’yi savunmak; sadece toprak değil, hakikati korumaktır. Zalim karşısında susmak, zulmü onaylamaktır. İslâm, adalet için kıyam etmeyi emreder:

"Zulme rıza, zulümdür."

"İçinizden bir topluluk, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten sakındıran olsun..."

(Âl-i İmrân, 104)

Sen tek olsan da doğrunun tarafı hep kalabalıktır. Unutma:

Gazze’yi savunmak, Kudüs’ü beklemektir, Kudüs’ü beklemek, vahyi sahiplenmektir.

Ve Allah, yalnız kalanlara yâr olur. O yüzden: Tek kal, lâkin doğru kal. Ve susma!

“Allah size yeter. O, ne güzel vekildir.” (Âl-i İmrân, 173)

NEHİRDEN DENİZE ÖZGÜR FİLİSTİN!