Bugünkü yazıma Öğretmen M. Tevfik Turan’ın 86 yıl önce 30 Nisan 1936 senesinde Sinop Halk Evinin Aylık Dergisi Sayı 4’te ve 5. sayfada yer alan Sinop’un ekonomik tarihinde önemli geçim kaynaklarından biri olan zeytin ve zeytinyağı ile ilgili makalesini aynen paylaşarak başlamak istiyorum.

ZEYTİN AĞACI BİR MEMLEKETİN EBEDİ SERVETİDİR

                                                  M. Tevfik TURAN

“Tabiatın en uygun iklim şartlarının hep bir arada toplu bulunduğu bu cömert toprak üstünde bugün geçim zorluğu çekiliyorsa bunun sorumlusunu uzaklarda aramayınız.

Yarım asır evveline gelinceye kadar yamaçları, vadileri yemyeşil zeytin ağaçları ile çevrilmiş olan bu güzel yurt parçasında gövdeleri asırlar görmüş ve bu toprakta yaşayanlara servet kaynağı olmuş bu mübarek ağaçların bugün çıplak kalan yerlerinde yeller estiğini görüyoruz.

Her gün karşınızda seyrine daldığınız dağlar, vadiler, ovalar ve billur dereler bu hadisenin acı hatırasını size muzdarip bir gönül acısı ile anlatırlar. Bugün Sinop’un ada mevkiinde, Gerze’nin bağlarında tek tük görülen bu yeşil yapraklı uzun ömürlü ağaçların iniltili bir lisan haliyle her önünden geçene neler söylediklerini hissedenlerin göz yaşı dökmemesi mümkün müdür?

Siz bu çelik damarlı, her mevsimde taze kalan yeşil yapraklı ağaçları tetkik ettiniz mi?

Her yıl verdiği zeytin tanelerini toplayanlardan neler çektiklerini ne tufanlardan ve ne de afetlerden görmüşlerdir.

Zeytin toplayıcı tarafından her yıl bir cani saldırısı gibi büyük sırıklar ile zavallı ağacın dalı budağı, taze filizleri kırılarak toz toparlak hale getirilir ve bu suretle de hayatiyatı öldürülmüştür.

Dedelerimizin bin bir itina ile yetiştirip büyüttüğü ve bütün ömürlerince kendilerine bol servet vermiş olan bu kıymetli ağaçlar bizim bilgisizliğimiz yüzünden tabiidir ki git gide meyvesini az vermeye başlamış ve sonunda tarlaya gölge yapıyor diye yıllardan beri baltalana baltalana varlığı tamamen ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır.

Zeytin ağacı, bir neslin değil insanlığın asırlarca yararlanacağı kutsal bir ağaçtır.

Sinop’ta ve bilhassa Gerze’de yüz yıl önce yarım milyondan fazla zeytin ağacı bulunan bu bölgenin Trabzon’a ve İstanbul’a kadar zeytin, zeytinyağı ihracatı ile meşhur olduğu söylenmektedir.

Zeytin ağacı yetiştirilmesine bu derece müsait olan bu iklimde her şeyden önce bu ağacın teksirine hep birden hamle halinde başlamalıyız. Zeytin ağacı yetiştirilmiş olan memleketlere kıtlık girmez. Açlık uğramaz, o memleketin halkı para yatırmış gibi her yıl kucak dolusu karşılığını toplar, zengin olur, refah içinde yaşar.”

Bu değerli büyüğümüzü zeytin ve zeytinyağı konusunda o dönemi bize naklettiği için minnetle anıyorum. Işıklar içinde uyusun.

  Belediye Başkanımızın, Park ve Bahçeler Müdürlüğü aracılığıyla Zeytinlik Mahallesindeki bir fidanlığa “M. Tevfik Turan Hatıra Zeytinliği” olarak ismini vermesi, bir vefa borcu olarak Sinopluları mutlu edeceği düşüncesindeyim.

Zeytin ağacı, bir neslin değil insanlığın asırlarca yararlanacağı kutsal bir ağaçtır.

Zeytin Kanunu, Mustafa Kemal Atatürk’ün 1925 yılında çıkardığı tarım kanunu doğrultusunda 1939 yılında kabul edilen kanundur. Kanun, özetle yüksek kalite standartlarında zeytin yetiştiriciliğinin ve zeytinyağı üretiminin yapılmasını sağlama amacı taşımaktadır.

Zeytincilik, cumhuriyetle birlikte ülke tarımında hak ettiği önemi kazanmıştır. Atatürk’ün 1929’da Yalova’daki direktifiyle zeytincilik seferberliği başlatılarak Yurt dışından getirtilen teknisyenlerle kurslar açılmış, genç ziraat mühendisleri zeytincilik eğitimi için İtalya’ya gönderilmiştir. 1937’de Bornova Zeytincilik Araştırma Enstitüsü’nün kurulması ile çalışmalar hızlanmıştır. Zeytin bahçesine bakmayan ve bakım yaptırmayan üreticilere ceza verilmiştir. Atatürk’ün çok istediği 3573 sayılı “Özel Zeytin Kanunu” ölümünden 2,5 ay sonra çıkarılmıştır.

Bizzat Atatürk’ün talimatıyla hazırlanan, 1939’dan beri yürürlükte olan “Zeytin Yasası”na 2003’e kadar kimse dokunmadı. 2003’ten beri ısrarla değiştirilmeye çalışıldı. Birçok kez TBMM’ye getirdiler. Ancak her defasında muhalefet tarafından reddedildi. Sonunda madencilik faaliyetleri için zeytin katliamının önünü açan yönetmelik Resmî Gazete’de yayımlandı.

Madencilik Yönetmeliğinin 115. Maddesine eklenen bir fıkra ile zeytinlik alanlarda madencilik faaliyetlerine izin verildi. Bu faaliyetler için zeytinliklerin başka bir yere taşınması, taşınarak yok edilen zeytinlik alan kadar alanın, madencilik faaliyetlerinden sonra tekrar zeytinlik olarak tesis edilebileceği kararlaştırıldı. Halbuki yeni dikilecek ağaçların yetişmesine bir değil birkaç ömür bile yetmez. Karar sosyal medyada da tepkilere yol açtı. Bu nedenle tüm yurtta aydın ve duyarlı insanlarımız bir araya gelip, seslerini duyurmaya çalışarak maden sahası nedeniyle zeytinliklerin kesilmesine tepki gösterdiler ve göstermeye de devam ediyorlar. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in yazısı bu tepkilere güzel bir örnek …

Bugün, son “Torba Yasa”yla 25 dekardan küçük zeytin alanları enerji, turizm ve maden işletmeciliğine açıldı.  Türkiye’de zeytinliklerin ortalama büyüklüğünün 12 dekar olduğunu düşünürseniz bu yasanın zeytinciliğin sonunu getirmek için çıkarıldığını anlayabilirsiniz. Türkiye’de 170 milyon zeytin ağacı olduğu biliniyor. Son günlerde zeytin katliamı ile ilgili haberler üzüntü vericidir.

60’lı yıllardaki madeni paralarımızın bir yüzünde zeytin dalı ve buğday başağının oluşu tarıma ve doğaya verilen önemi vurgulamaktadır.

Zeytinime dokunmayın diyenlere lütfen kulak verin!

Zeytinime dokunmayın diyenlere lütfen kulak verin!

Çünkü;

- Zeytin dalı barışı simgeler.

- Zeytinlikler yüzbinlerce insanımızın geçim kaynağıdır.

- Zeytincilikle uğraşan birçok insanımız zeytin ve zeytinyağı geliriyle yaşamlarını sürdürebilmektedir.

- Zeytinlikler doğadaki kuşların, arıların, yaban hayvanları gibi birçok hayvanın ve bitkinin yaşam alanıdır.

- Çocuklarımıza bırakabileceğimiz kültürel bir miras olmasının yanı sıra her mevsim yeşilliğini koruyarak huzur ve oksijen verir.

- Eski dönemlerden beri şifa kaynağı olarak birçok hastalıkta kullanılmıştır. Bu konuda başta Prof. Dr. Canan Karatay Hocamız olmak üzere birçok bilim insanımız zeytinyağının faydalarını yazmakla, anlatmakla bitiremediler.

- Ramazanda iftar sofralarında yer alan zeytinle iftar açmak güzel bir gelenektir.

- Edirne Kırkpınar’da güreş meydanına güreşçiler zeytinyağı ile vücutlarını yağlayıp öyle çıkarlar.

Özetle söylemek gerekirse zeytinin faydaları saymakla bitmez.
Yazımı size güzel bir haber vererek bitirmek istiyorum. Sinop’un antik dönemlerden beri bilinen üç türlü zeytinimizi hayata geçirmek ve coğrafi işaret alabilmek için gayret içindeyiz. Doç. Dr. Sayın Betül Bakır’a, BİLKE Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Ayşe Yaşar Sarıkaya ‘ya, desteklerini esirgemeyen Sinop Belediye Başkanımız Sayın Barış Ayhan’a,  Park ve Bahçeler Müdürü Sayın Serdal Küçükdemir’e içtenlikle teşekkür etmek istiyorum. Ayrıca bu çalışmalar sırasında bizleri yalnız bırakmayan basın mensubu arkadaşlarıma ve Sinoplulara da teşekkür ederim. Son olarak Sinoplulardan zeytin ağaçlarımızı korumalarını ve bu üç tür zeytinimizi yeniden hayata geçirmelerini, çocuklarına ve hatta torunlarına çok değerli olan bu mirası bırakmalarını diliyorum.

Prof. Dr. İbrahim BAŞAĞAOĞLU

Cerrahpaşa Tıp Fak. Emekli Öğretim Üyesi ve

Türk Tıp Tarihi Kurumu Eski Başkanı