Japonların ulusal simgelerinden biri olan ve ''Kiraz Çiçeği'' anlamına gelen Sakura, meyve vermeyen bir tür kiraz ağacının çiçeğidir.

Her yıl tam da bu dönemde çiçeklerini açar ve dünyanın dört yanından çok sayıda turist ve fotoğraf tutkunu, çiçeklerin oluşturduğu manzarayı değerlendirmek için ülke genelindeki parklara akın eder. 

Sakura’lar Japonya’nın doğal zenginliği olarak sınıflandırıldığından ağacın ya da tohumunun ülke dışına çıkartılması kesinlikle yasaklanmıştır.

Ancak Japon Hükümeti tarafından 2005 yılında Türkiye’ye özel izinle gönderilen 527 adet Sakura fidanı, TEMA Vakfı’nın İstanbul Kozyatağı’ndaki Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi’ne, İstanbul Sarıyer’deki Balta Limanı Japon Bahçesi’ne, Ankara'da Dikmen Vadisi’ne ve Isparta'nın Uluborlu ilçesi’ne dikilmiştir.  

Peki neden Türkiye’ye ve neden 527 adet gönderildi bu fidanlar? 

Bu sorunun çoğumuzu derinden etkileyeceği ve kendine göre dersler çıkarabileceği bir tarihi yanıtı var;

Yıl 1887…  Japon İmparatoru Meiji’nin dışa açılma politikasının bir sonucu ilk resmi ziyaret olarak, Prens Komatsu, eşiyle birlikte Osmanlı topraklarına gelir.

Prens, ziyaret esnasında Japon İmparatorluğu’nun büyük nişanı olan Krizantem ile İmparator Meiji’nin mektubunu Sultan II. Abdülhamid Han’a takdim eder.

Bu ziyaretin ardından iki devlet arasındaki münasebetlerin gelişmeye başlaması üzerine Sultan II. Abdülhamid Han’da, Mirliva Osman Paşa komutasındaki Ertuğrul Firkateynine Japonya’ya iade-i ziyaret emreder.

Yol uzundur, eldeki gemilerin durumu ise seyahate pek de elverişli değildir. 

Yine de, tecrübeli Osman Paşa kaptanlığında, yorgun ve yaşlı Ertuğrul Firkateyni, Haliç’ten yelken alır ve tam 11 ay sonra Japonya'nın Yokohama Limanı'na ulaşır. 

Osman Paşa, İmparator Meiji ile Tokyo’daki sarayda görüşüp, Sultan II. Abdülhamid Han’ın bizzat el yazısıyla kaleme aldığı mektubu ile Osmanlı mücevherli imtiyaz nişanını takdim eder. 

Osmanlı Heyeti 3 ay boyunca ülkede çeşitli temaslarda bulunur. Bu sırada Ertuğrul Firkateyni de elden geldiğince bakım onarımdan geçirilir.

Dönüş vakti geldiğinde ise, yılın o mevsiminde fırtınalar oldukça yoğun ve çok etkili olduğu için, Japon Deniz Kuvvetleri, heyetimize okyanusa yelken almamasını veya kendilerinin tahsis ettiği başka bir gemi ile dönmelerini önerir. 

Fakat, 15 Eylül 1890’da dönüş yolculuğuna başlayan Ertuğrul Firkateyni, Kushimoto açığında Kashinozaki Feneri’ni geçtiği sırada kayalıklara çarparak ciddi bir hasar görür ve büyük bir patlama sonucu batar.

Kazanın olduğu Kashinozaki köyünde facia haberi gelir gelmez, ahali hemen kurtarma için seferber olur. Kazadan sadece 69 leventimiz kurtulur ve 527 leventimiz ise maalesef hayatını kaybeder.

Türk şehitler Kashinozaki Feneri’nin bulunduğu bölgeye defnedilerek burada hemen büyük bir şehitlik de oluşturulur. 

Faciadan son derece üzgün olan hem İmparator Meiji ve ailesi hem de Japon halkı maddi ve manevi yardımlarıyla Hiei kruvazörü kumandanı Tanaka ve Kongo kruvazörü kumandanı Hidaka başkanlığındaki Japon heyeti, Kushimoto halkının yardımları ile kurtulan 69 kişiyi İstanbul’a getirir.

Amiral Tanaka bir ay ve Hiei kruvazörü ile gelen Noda ise iki yıl boyunca Harbiye’deki Harp Okulu’nda Osmanlı subaylarına Japonca öğretmek için İstanbul’da kalır.

Bu olay tam 132 yıl önce Türk-Japon dostluğunun başlangıcı olur.

2000’li senelerin başında Türk-Japon ilişkilerinin yeniden ivme kazanarak gerek ticari gerekse kültürel anlamda daha da geliştiği görülür.

Japonya ile Türkiye arasındaki köklü ilişkilerin geliştirilmesi ve Türkiye’nin tanıtımına katkı sağlamak amacıyla 2003 yılında “Japonya’da Türkiye Yılı” ilan edilir ve 2005 yılında da şehit olan Türk denizcilerimizin anısına Türkiye’ye 527 adet sakura fidanı hediye olarak gönderilir. 

2010 senesinde ise  “Türkiye’de Japon yılı” olarak kutlanmıştır.

Japon kültüründe hayatın geçiciliğini, ölümün ve yaşamın beraberliğini simgeleyen bu çiçeğin özelliği ne biliyor musunuz?
 
Sadece 10 gün yaşaması ve en güzel halindeyken dalından düşmesi. 

Sakura çiçekleri açmak için çok çaba gösterse, açmaları uzun sürse de yalnızca 10 gün dalda kalabilme imkanı bulur ve tam da yeni açmışken, en güzel halindeyken birden dalından düşer. 

Tarih boyunca Japon savaşçılarının özellikle Samurayların felsefesinde ise sakuranın, çok kısa süreliğine açması ve solmadan yere düşmesi sebebiyle zamansız ölümü simgelediği ve savaşa gitmeden önce her an ölümü hatırlaması için yanlarında sakura çiçeği bulundurduğu bilinir.

Dalında kaldığı süre boyunca da bize şunu hatırlatır: 

“Nihayetinde önemli olan, hayatımızın içinde geçen yıllarımızın niceliği yerine, yıllarımızın içinde yaşadığımız hayatlarımızın niteliğidir...”

Sevdiklerinizle keyifli günler dileğiyle efendim. Hayırlı Ramazanlarımız Olsun..