Yerel gazetelerde yayınlanan haberlerin bir kısmı gerçekten sevindirici. Bir haber başlığı şöyleydi: “Sinop’ta fırtına bitti, palamut fışkırdı.” Denize açılan balıkçılarımızın kasalar dolusu balıkla dönmesi bizleri de çok mutlu etti. Balıkçılarımız ticaret yapsın, şehrimizin ekonomisi canlansın; esnafımız da ülkemiz de kazansın...
Gündem balık olunca, izniniz olursa bugün Karadeniz’in incisi, memleketimiz Sinop’un denizden çıkan bereketi yani Türk somonunu yazmak istiyorum.
Bilmeyenleriniz için hatırlatmak isterim; son 20 yılda Sinop, su ürünleri sektöründe öyle bir atılım yaptı ki artık sadece hamsi, palamut ve istavritle anılmıyoruz. Dünya artık bizi Türk somonuyla tanıyor ve bu somonun en büyük kaynağı da bizim şehrimiz.
Hatırlarsınız, eskiden balıkçılık denince aklımıza sadece denize açılan tekneler ve ağlar gelirdi. Ama şimdi teknoloji ve akıl devreye girdi.
Alabalıklarımız tatlı sudan alınıp Karadeniz’in serin sularında yetiştiriliyor ve ortaya bu lezzetli balık çıkıyor; gerçekten bir başarı hikâyesi.
Rakamlar bile bu hikâyenin büyüklüğünü gösteriyor: Türkiye’de üretilen her 3,5 Türk somonundan biri Sinop’ta yetişiyor. 2024 verilerine göre, ülke genelinde 60 bin 686 ton olan üretimin 20 bin 540 tonu sadece bizim ilimizde gerçekleşmiş. Yani yüzde 33,8 gibi inanılmaz bir paydan bahsediyoruz!
Peki, bu başarı nasıl geldi?
Elbette zorluklar da yaşandı. Başlangıçta bu işin öncülüğünü yapanlar birçok engelle karşılaştı. Denizde kafes sistemleri kurmak, balıkların sağlığını korumak, iklim koşullarına dayanıklı yapılar inşa etmek kolay olmadı. Yem maliyetleri, lojistik sorunlar ve pazar bulma güçlükleri de cabası. Ancak yılmadılar. Sinoplu balıkçılar ve girişimciler, bu sorunların üstesinden gelmek için kafa yordu, devlet desteğiyle birleşerek yeni çözümler üretti.
Edindiğim bilgilere göre söylüyorum: Yem maliyetleri başlangıçta en büyük gider kalemlerinden biriymiş. Bu konuda yapılan araştırmalar ve geliştirilen yerli yemlerle maliyetler düşürülmüş. Lojistik ve ihracattaki aksaklıklar ise soğuk zincir sistemlerinin geliştirilmesi ve uluslararası pazarlama stratejilerinin belirlenmesiyle çözülmüş…
Bugün Avrupa Birliği (AB) pazarında bile en çok aranan balıklardan biri olmamız, bu planlı ve kararlı çalışmaların sonucu.
Bu başarı sadece somon üreticilerinin değil, şehrimizin tüm dinamiklerinin ortak başarısıdır. Kamyoncular, soğuk hava depoları işletmecileri, ambalaj sektörü ve daha niceleri bu balığın yolculuğunda önemli roller üstleniyor. Binlerce insan için yeni bir ekmek kapısı oldu bu sektör.
Şehrimiz balıkçılıkla yeniden canlandı, gençlerimiz için yeni istihdam alanları yaratıldı.
Bu başarıyı sürdürmek için yapılacak çok şey var: Sektörde sürdürülebilirliği sağlamak, çevreye olan etkileri en aza indirmek ve teknolojik yenilikleri sürekli takip etmek zorundayız. Karadeniz’in bu eşsiz doğasını koruyarak daha çok üretim yapmak en büyük önceliğimiz olmalı.
Sonuç olarak, Sinop artık sadece tarihî ve doğal güzellikleriyle değil, ekonomik gücüyle de adından söz ettiriyor. Türk somonu sadece bir balık değil, aynı zamanda Sinop’un azminin, çalışkanlığının ve geleceğe olan inancının sembolü haline geldi.
Bu bereketli denizin bize sunduğu nimetlerden en iyi şekilde faydalanmak dileğiyle...
