Karadeniz’in incisi Sinop, coğrafi konumu ve doğal limanı sayesinde tarih boyunca önemli bir denizcilik merkezi olmuştur.
Bu köklü denizcilik kültürü, Sinop’a özgü pek çok geleneksel etkinliğin doğmasına zemin hazırlamıştır. Bunlardan biri de, Doğu Karadeniz’deki Helesa’dan farklı bir anlam ve uygulamayla Sinop’ta varlığını sürdüren “Helesa” ya da diğer adıyla “Sellime Çıkma” geleneğidir.
Sinop’taki Helesa, Artvin ve Rize’deki tekne indirme-çekme imecesinden farklı olarak, daha çok bir yardım ve dayanışma çağrısı şeklinde ortaya çıkmış ve zamanla şekillenmiştir. Bu gelenek, Ramazan ayında, özellikle ayın on beşinden sonra iftar sonrası akşamlarında yaşatılmaktadır.
Bugün, Sinop’ta Lakerda Festivali etkinlikleri kapsamında geleneksel Helesa yürüyüşünün gerçekleştirildiğini öğrenince, bu geleneğin dününü ve bugününü yazma düşüncesi doğdu.
Sinop Helesa’sının Kökeni
Helesa’nın kökeniyle ilgili yaygın bir rivayet vardır:
Çok eski zamanlarda, yelkenli gemilerin hâkim olduğu dönemlerde Karadeniz’de fırtınalara karşı güvenli bir sığınak olarak bilinen iki unsur öne çıkarmış: Temmuz ve Ağustos ayları ile Sinop Limanı.
Diğer aylarda Karadeniz’in hırçın dalgalarından korunmak isteyen gemiler genellikle Sinop’a sığınırmış.
Rivayete göre, fırtınalı bir kış günü Sinop Limanı’na sığınan bir yelkenli geminin tayfası haftalarca mahsur kalmış ve erzakları tükenmiş. Açlık baş göstermiş, ancak denizcilerin onurları dilenmelerine izin vermemiş.
Bu zor durumda geminin kaptanı yaratıcı bir fikir bulmuş: Bir filikayı (sandal) süsleyip fenerlerle ışıklandırarak tayfalarıyla birlikte Sinop sokaklarında dolaşmak, maniler söyleyerek halktan yardım istemek.
Bu zarif yardım çağrısı Sinop halkı tarafından büyük bir içtenlikle karşılanmış. Halk, gemicilere yiyecek ve erzak vererek onların zor durumdan kurtulmalarına vesile olmuş.
O günden sonra bu dayanışma ruhu, Sinop’ta her Ramazan ayında tekrarlanan bir gelenek haline gelmiştir.
Günümüzde Sinop’ta Helesa
Bugün Helesa, eski günlerdeki acil yardım ihtiyacından çok, Ramazan ayında toplumsal dayanışma ve yardımlaşma etkinliği ya da festivallerde kültürel mirasın yaşatılması olarak devam etmektedir.
Süslü Kayıklar ve Yürüyüş
Ramazan’ın 15’inden sonra gençler tarafından hazırlanan, birkaç kişinin taşıyabileceği büyüklükte küçük bir kayık alınır. Bu kayık özenle süslenir, fenerler veya mumlarla ışıklandırılır.
Mani ve Nakaratlar
İftar sonrası akşamlarında, süslenmiş kayığı omuzlarında taşıyan Helesa ekibi bir kaptan önderliğinde mahalle mahalle dolaşır. Ekibin içinde sesi güzel olan biri yöreye özgü Helesa manilerini okur, diğerleri ise nakarat kısmını coşkuyla tekrar eder. Manilerde gemiler, denizcilik, yardımseverlik ve Ramazan temaları işlenir.
Yardım Toplama ve Paylaşım
Ekip, kapı kapı dolaşarak evlerden ve iş yerlerinden yardım toplar. İlk zamanlarda yiyecek toplanırken, zamanla bu durum bahşiş toplamaya dönüşmüştür. Bahşişler genellikle bir mendile sarılarak, düştüğü yer görülsün diye mendilin ucu yakılarak helesacılara atılır.
Sosyal Fayda
Günümüzde toplanan paralar çoğunlukla hayır işlerinde kullanılır. Lakerda Festivali kapsamında gerçekleştirilen Helesa etkinliğinde elde edilen gelirin Mehmetçik Vakfı’na bağışlandığı bilinmektedir. Ayrıca, toplanan paraların üniversitede okuyan öğrencilere burs olarak aktarıldığı da olmuştur. Böylece Helesa, sadece bir eğlence değil, aynı zamanda sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın somut bir örneği haline gelmiştir.
Yerel Yönetimlerin Desteği
Son yıllarda Sinop Belediyesi ve yerel kurumlar da bu geleneğin yaşatılmasına büyük destek vermektedir. Düzenlenen etkinlikler Ramazan akşamlarına ayrı bir renk katmakta, hem yerel halkın hem de ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir.
Bir Kültürel Miras Olarak Helesa
Sinop’un Helesa geleneği, denizcilik tarihinden beslenen ve zor zamanlarda ortaya çıkan insanlık dersini günümüze taşıyan eşsiz bir mirastır.
O, sadece “çek çek hele hele sa!” nidalarından ibaret değildir; bir toplumun zorluklar karşısında nasıl kenetlendiğini, yardımlaşma ve paylaşım ruhunu nasıl canlı tuttuğunu gösteren, denizle iç içe geçmiş bir kültürel kimliğin canlı kanıtıdır.
Bu özel gelenek, gelecek nesillere aktarılması gereken önemli bir değer olarak yaşamaya devam etmektedir.
