“Beklerim yolunu aylar boyunca
Yeterki gel bana senede bir gün…”

“Hiç ayrılamam derken, kavuşmak hayal oldu”

“Kadehinde zehir olsa, ben içerim bana getir.”

“Bıktım dünyanın derdinden
Vur sineme öldür beni”

Nedir bu; kadın karşısında adını aşk koyup iradesi esir olmuş erkeklerin çektikleri çile… çaktırmadan iki gözü iki çeşme ağlak halleri!

Bu çekilen çileler işe yarasa bari.

Evet sonuçta bir karikatürde gördüm, espri yapılmıştı ama bana olabilir geldi.

Ferhat aşık olduğu Şirin’e kavuşmak için şart koşulduğundan Amasyaya su getirmek için dağları delme işini bitirip kan ter içinde Şirinin yanına gider.

Şirin bir başkasıyla evlenmiş, mutlu mesut bir şekilde karşılar Ferhatı.

Lan şirin ne oldu, senin uğruna dağları deldim, Amasyaya su getirdim, ha bu hal nedir?

Sen dağlarda aylak aylak dolaşırken ben burada Erikli su bayisi Kamil’le evlendim. Çok para kazanıyor, bana ev aldı, dayadı döşedi, mutlu mesut yaşıyoruz der.

Aşırı fedakarlık kişinin kendi kul hakkına girmekmiş.

Kadınlar iyilerle dertleşir, onuzlarında ağlarlar, gider kötülerle evlenir derler.

Kim ne derse desin, deveye diken, insana miken yarar ölçüsü insan için değişmez bir ölçüdür.

Aşkına karşılık verip evlenenler de çok büyük lütufta bulunmuş gibi “beni kimler istedi, ben sana vardım diye kasım kasım kasılırlar.

Yazdıklarım değişmez kural değil istisnaları vardır elbette. Biraz abartı ve espri olsa da, karikatürize edilsede olayın gerçek hali budur.

Bu kısa ömür bu kuru ve sonu boş sevdalar yerine bu kadar özveriyle Allah yolunda harcansa insan cennetlik olur.

Yazık oldu Süleyman efendiye desek yeridir.

Tersinden okuyup yazıyı Fadimelere de uygulayabiliriz. Her iki halde de hapı yutanlar aşık olup çok sevenler olur.