Yaşlı Kızılderili Reis, torunuyla birlikte kulübesinin önünde oturmuş, az ötede de birbiriyle boğuşup duran iki  köpeğini izliyordu.  Köpeklerden biri beyaz renkli,  diğeri ise siyah. Çocuk kendini bildi bileli o köpekler kulübenin önünde boğuşup duruyorlar. Bunlar dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu, yanından ayırmadığı iki köpeği.
Çocuk, kulübeyi korumak için bir köpeğin yeterli olduğunu düşünmektedir. Dedesinin ikinci köpeğe neden ihtiyaç duyduğunu ve renklerinin neden özellikle siyah ve beyaz olduğunu anlamak ister. Bir gün dedesine bunun sebebini sorar.
Yaşlı reis, bilgece bir gülümsemeyle torununun sırtını sıvazlar ve “Onlar benim için iki simgedir evlat.” der.
“Neyin simgesi?” diye sorar çocuk.
Dedesi: “İyilik ile kötülüğün simgesi. Aynen şu gördüğün köpekler gibi, iyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm. Onun için yanımda tutarım onları.”
Çocuk, sözün burasında; ‘mücadele varsa, kazananı da olmalı’ diye düşünür ve yeni bir  soru sorar: “Peki, sence hangisi kazanır bu mücadeleyi?”
Bilge reis, derin bir gülümsemeyle torununa bakar ve “Ben, hangisini daha iyi beslersem o kazanır!” der.
Hayat tam da böyledir. İyiler ile kötülerin mücadelesidir. Haklılar ile haksızların, ahlaksızlarla erdemlilerin, hakkı ve  hukuku üstün tutanlar ile  çiğneyenlerin mücadelesidir. Ayrıca kişinin kendi içerisindeki iyi ve kötü duygu ve düşüncelerin  de mücadelesidir. 
İnsanın  iyi ve kötü yöne doğru  savrulmaya uygun fıtratta  olduğunu şöyle özetleyebiliriz.
Allah melekleri, insanları ve hayvanları yarattı.
Meleklere  akıl ve ruh verdi. Nefis dediğimiz yeme, içme, evlilik, para kazanma, koltuk hırsı vs. gibi özellikler verilmedi. Sadece ibadet ile meşguldürler.
Hayvanlara ise Ruh ve nefis verildi. Akıl denen büyük nimetten mahrum oldukları için rasyonel düşünemezler, yaratıcı fikirleri yoktur ve dolaysıyla eşyaya hükmedemezler. Etik ilkeleri yoktur.  Hak, hukuk , adalet, iyi kötü, faydalı zararlı işleri  bilemezler. Yeme,  içme ve neslininim devamı  için çiftleşme gibi istekleri vardır.   
İnsana ise hem akıl, hem ruh ve hem de nefis verilmiştir. Yanı insana hem meleki  ve hem de hayvani özellikler verilmiştir.  Aklını iyi  yönde kullanan, hak, hukuk ve  adalet gözeten, insanlara faydalı olan kimseler Kur’anı Kerim’de   “ahsen-i takvim”  (güzel ve mükemmel) olarak nitelendirilir. Bunun tersi olursa yani, aklını nefsan-i arzular (ahlaki olmayan istekler)  ve kötü yönde kullanırsa, kul hakkı yerse, hak ve hukuku çiğnerse, hırsızlık yaparsa , rüşvet alırsa, kamu malına ve  başkalarına zarar verirse, adam öldürürse çevreye ve diğer canlılara insanca davranmazsa  onlar da  “belhüm adal”  (hayvandan da aşağı) diye nitelendirilmiştir. 

Hem müspet ve hem de menfi yöne meyilli olan insanoğlunun pozitif yönlerini geliştirmenin en iyi yolu aileden başlayıp devam eden iyi bir  eğitimdir.  Bunun için de eleştiriye açık, herkesin hakkına ve hukukuna saygılı, haramı ve helalı bilen,   adil, eşit, sorgulayan, dilini, dinini, tarihini, kültürünü, örfünü bilen, bilimi ve bilgiyi önceleyen, topluma faydalı  şahsiyetli nesiller yetiştirmektir.       
Bu konu ile ilgili  güzel bir örnek olay anlatılır. 
Üniversitede hoca  sınıfta tahtaya kocaman bir  (1) rakamı yazar.
-“Bakın 1 rakamı kişiliktir ve hayatta sahip olacağınız en değerli şeydir.” Sonra 1’in yanına 0 (sıfır) yazar;
-“Bu başarıdır. Başarılı bir karakter 1’i 10 yapar.” Sonra bir 0 (sıfır) daha koyuyor. 
-“Bu tecrübedir.  Tecrübeli olursanız başarılı karakteriniz 10 iken 100 olur.”
 Hoca; Yetenek, disiplin, sevgi, adalet vs. her bir özellik için bir 0 (sıfır) atar ve sıfırlar uzayıp gider. 
Sonra eline silgiyi alır ve en baştaki  biri  siler.  Geriye bir sürü sıfır kalır.  Hoca öğrencilerine bakarak şöyle der;
“Kişiliğiniz yoksa diğerleri hiçtir. 
Bundan yaklaşık 15 yıl önceydi zannederim. İstanbul’da, arabayla işe giderken  radyoda yorumları dinliyordum. Kimden bahsedildiğini ve mahiyetini bilmediğim aday adayları  üzerine konuşmacılar  değerlendirmeler yapıyorlardı. Konuşmalardan aklımda kalan mealen şöyle idi. “Falanca kişinin aday adayı olmasına çok sevindim. Çünkü o kişi rüşvet yemez, adam kayırmaz,  hırsız değildir, kamunun parasını çarçur etmez vs….. “ 
Bu konuşma o zaman dikkatimi  fazla çekmemişti. Daha sonra düşündüğümde bu konuşmayı çok garipsedim.   Bu anlatılanlar ekstre bir özellik değil ki?   Bunlar zaten olmamalı.  İyi bir aday adayından bahsedilecekse ondaki özellikler işinin ehli, liyakat sahibi, çalışkan,  mesai mefhumu olmayan, bilgili, deneyim sahibi, objektif,  hukuka saygılı,  çözüm odaklı gibi hususlar olmalıdır.  
Sonuç itibariyle;
Şahsiyetli, topluma ve ülkeye yararlı  iyi bir insan olmak gerek. İyilerle birlikte olmak, hakka ve hukuka riayet etmek ve haksızlık karşısında susarak dilsiz şeytan olmamak gerek.    Erdemli, faziletli, vefalı, görgülü, üretken, insanlara faydalı bireyler olmak gerek. Şikâyet  etmek yerine çözüm üreten olmak gerek.  Karanlığa sövmek yerine bir mum yakan  olmak gerek. Eğer karanlık varsa sebebinin  ışık olmamasından kaynaklandığının bilincinde  olmak gerek.  Üretmek, gelişmek ve ilerlemek için  azimle, sabırla, pes etmeden  çaba göstermek gerek . 
Unutulmamalıdır ki;   “Taşı delen  suyun kuvveti değil, damlaların sürekliliğidir.”