Uyuşturucu kullanımı Türkiye'de hızla artıyor. Resmi rakamlara göre bağımlılık oranı son 3 yılda %20 artmış.
 
Başlama yaşı düşen, kullanma oranı gittikçe artan uyuşturucu, gençlerimizin beyinlerini gittikçe daha çok kemiriyor.
 
İstatistiki veriler, artışın ürkütücü boyutlara ulaştığını ortaya koyuyor. Özellikle “bonzai” denen sentetik uyuşturucu kullanımı gençler arasında çok yaygın. Bunun nedeni, kolayca elde edilebiliyor ve tüketilebiliyor olması. Ayrıca yapımı ve maliyeti de çok düşükmüş.
 
Son yıllarda adı sıklıkla duyulmaya başlanılan “bonzai” uyuşturucu maddesi, ülkemize 2010 yılında giriş yapmış. Ülkemizde en çok İstanbul’da kullanılıyormuş.
 
Günümüzde popülerliğini iyice arttırmış olan bonzai, çağımızın illeti. En merkezi mahallelerde bile müptelası olmuş epeyce genç var.
 
Uzmanlarından öğrendiğimiz kadarıyla, kullanan insanlarda önce sivilce çıkıyor, sonra kalp atışı hızlanıyor, damarlar, karaciğer ve böbreklere zarar vererek öldürüyor.
 
Bizzat şahit olduk: Arsız satıcı herif gelmiş, "bonzai var" yazılı not kağıdını evin kapısındaki arabanın ön camına koymuş. Sileceği de üzerine bastırmış. Not yazdığı kağıt parçası uçmasın diye.
 
Bonzai kullanmış, mahalle sokaklarında, kuytu köşelerde, köprülerin alt geçitlerinde kendinden geçmiş, sızmış, yığılmış kalmış vaziyette Suriyeli gençlere dahi rastlamak mümkün. Kullanıcılar sadece kendilerini zehirlemekle kalmıyor, ailesi ve yakınlarına da zarar veriyor.
 
Ramazan ayında iftar sonrası Altunizade metrobüs bağlantı yaya yolu üzerinde merdivene oturmuş, kendinden geçmiş, bir lira istemeyi de ihmal etmeyen iki genç gördüm. Zorunlu olarak yanlarından geçen bayanlar onları fark edince önce irkildiler; sonra da hızla onların bulunduğu noktadan uzaklaştılar.
 
Bu gençler loş geçitlerde zombi gibi dolaşıyorlar. Yaşayan ölü misali durgun, hareketsiz, halsiz halleriyle çevredekilere korku yaşatıyorlar.
 
Madde bağımlılarının sokaklardaki içler acısı hali ve insanlarda meydana getirdiği korku, uyuşturucuyu gündemin en üst sıralarına taşıyor.
 
Basından takip ettiğimiz kadarıyla uyuşturucu madde satıcılarına yönelik şehirlerde operasyonlara başlandı.
 
Narkotik ekiplerinin yaptığı baskınlarda ‘esrar’, ‘bonzai’ ve ‘yavşan’ diye tabir edilen otlara karıştırılan sinek ilacı, fare zehri, tarım ilacı, aseton gibi ele geçirilen ölümcül maddeler görenleri şaşırtıyor.
 
Satıcılar, gençlerimizi böcek gibi öldürüyorlar. Bir nesil, göz göre göre yok ediliyor. Buna dur deme vakti geldi, geçiyor.
 
Onlarca hemşehri derneğimiz var İstanbul'da. Kaçı bu olumsuz gidişattan haberdar?
 
Uyuşturucu kullanan gençlerin aileleri perişan. Çaresiz kalmışlar. Arayış içerisindeler. Çocuklarının bu illetten kurtarılması için yardım ve destek bekliyorlar.
 
Bol çeşitli iftar sofralarında bir birlerini ağırlayan derneklerden bakalım hangisi ilk önce bu konuyu gündemine alacak.
 
Geleceğimiz olan gençlerimizin bu illetten kurtarılmasına yönelik hangi etkinliği gerçekleştirecek.
 
Basın yayın organlarına yansıyan, kendimizin de bizzat şahit olduğu, kendinden geçmiş şekilde bulunan gençler bize ciddi sorumluluk yüklüyor.
 
Devletimizin uyuşturucuyla mücadele hususunda yaptığı pek çok çalışma var. Sivil Toplum Kuruluşları’nın resmi kurumlarla işbirliğine giderek, birlikte uyuşturucuya karşı mücadele seferberliği başlatmaları gerekiyor. Bu bir ihtiyaç, hatta elzem.
 
Tablo çok vahim. Gençlerimiz uyuşturucu pençesinden bir an önce kurtarılmalı, ailelere yardımcı olunmalıdır.
 
Hatırlatmakta fayda görüyoruz: Sivil toplum kuruluşları devlet kurumlarının tamamlayıcısıdır.
 
Bu sorunu tedavi etmek şart.

Bunun yolu da devlet, aile, sivil toplum kuruluşları ve medya olarak meseleye hep birlikte eğilmemizden geçiyor.