Siyasetçilerin politikada bazen kullandığı bazı kelimeler, bir anlık öfkenin ifadesi olsa da ileride tarih tarafından hatırlanır ya da hatırlatılır.

Bilhassa, "asla" ve "her zaman" gibi kesin ifadeler, diplomasinin esnek ve stratejik doğasıyla çelişir.

Bu tür sözcükler, söyleyen kişiyi gelecekte zor durumda bırakabilir.

Nitekim, ABD Başkanı Donald Trump'ın Kanada Başbakanı Mark Carney ile geçtiğimiz günlerde Oval Ofis’te gerçekleştirdiği görüşme buna iyi bir örnektir.

Basın mensuplarının önünde yapılan açıklamalarda Carney hatırladığım kadarıyla şöyle demişti:
“Emlakçılıktan bildiğiniz gibi, bazı yerler asla satılık değildir. Şu anda bir tanesinde oturuyoruz. Sizin de ziyaret ettiğiniz Buckingham Sarayı'nı biliyorsunuz. Son birkaç aydır kampanya süresince Kanada’daki sahipleriyle bir araya geldik; satılık değil, hiçbir zaman da satılık olmayacak.”

Bu sözlere karşılık Trump, kısa ama dikkat çekici bir cevap vermişti:
“Asla, asla deme.”

Trump’ın bu tepkisi, "asla" kelimesinin ne denli güçlü ve riskli olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.

Trump’ın "Asla" Sözü ve Diplomatik Etkileri

Beyaz Saray'da gerçekleşen bir başka görüşmede de Trump, Kanada ile yaşanan ticaret anlaşmazlıkları hakkında konuşurken şu ifadeyi kullanmıştı:
“Kanada, ABD’ye adil davranmıyor ve bu durum asla kabul edilemez.” Bu keskin ifade, iki ülke arasındaki gerilimi daha da artırdı.

Kanada, ABD’nin en büyük ticaret ortaklarından biri olmasına rağmen, Trump’ın bu sözü, ilişkilerdeki kırılgan dengeyi zedeleyebilecek nitelikteydi.

Tarih boyunca, liderlerin "asla" dediği birçok konunun zamanla değiştiği görülmüştür.

Örneğin, bir dönem "asla vergi artırmayacağım" diyen siyasetçilerin, ekonomik krizler karşısında bu sözlerini tutamadığına sıkça şahit olunmuştur.

Trump da benzer bir açmazla karşı karşıya kalabilir.

İleride Kanada ile yeni bir anlaşma yapılırsa, bu "asla" ifadesi, siyasi rakipleri tarafından aleyhine kullanılabilir.

"Her Zaman" Demenin Riskleri

Aynı şekilde, "her zaman" gibi mutlak ifadeler de liderler için risk taşır.

Örneğin, "Biz her zaman müttefiklerimizin yanındayız" şeklinde bir açıklama yapıldığında, ileride yaşanabilecek bir anlaşmazlıkta bu söz tekrar gündeme gelir.

Oysa diplomasi, değişen koşullara göre pozisyon almayı ve strateji geliştirmeyi gerektirir.

Bu yüzden esnek, ölçülü ve dikkatli bir dil kullanmak her zaman daha akıllıcadır.

Politikada Dengeli Dilin Önemi

Liderler, kamuoyu önünde konuşurken her kelimenin uzun vadeli etkilerini hesaba katmak zorundadır.

Özellikle uluslararası ilişkilerde sert ve kesin ifadeler yerine daha diplomatik bir üslup tercih edilmelidir.

Trump’ın "asla" sözü, o an için güçlü bir vurgu yaratmış olabilir, ancak bu tür açıklamalar liderin güvenilirliğini sorgulatacak sonuçlar doğurabilir.

Sonuç olarak, siyaset ve diplomasi, "asla" ve "her zaman" gibi kesin yargılara mesafeli durmayı gerektirir.

Liderler, söyledikleri her sözün bir gün kendilerine karşı kullanılabileceğini unutmamalı, temkinli ve dengeli bir dil tercih etmelidir.

Trump’ın Kanada Başbakanı Carney’e söyledikleri, bu gerçeği bir kez daha hatırlatıyor: Politikada kelimeler, bazen eylemlerden daha derin izler bırakır.