Devletin dini adalet, mezhebi liyakattir.
Liyakatın çürüdüğü yerde adalet solar.
Devlet, adaletin omurgasıdır; bürokrasi ise o omurganın yürüyüşünü sağlayan damarlardır.
Liyakatin olmadığı yerde damarlar tıkanır, adalet nefes alamaz, milletin huzuru boğulur. Makamların ehil ellere teslim edilmediği, bilgi yerine sadakatin ödüllendirildiği bir düzen; kamu gücünü zayıflatır, devlet otoritesini yıpratır, milletin güven duygusunu söndürür.
Bugün bazıları, emaneti taşımak yerine emanete el uzatmakta; beytülmal diye bildiğimiz, milletin alın terinden oluşan ortak kazanımları ve hazinenin imkânlarını kişisel çıkarlarına çevirmektedir. Bu sadece maddi bir kayıp değil; aynı zamanda ahlâkî bir çöküntü ve sosyal vicdanda derin bir yaradır.
Bürokrasiyi temsil edenler, kanunlar karşısında eğilmek yerine siyasi iradenin gölgesinde kıvrılmayı seçerse; devlet mekanizması şahısların değil, kurumların hizmetinden sapar. Görevlilerin amacı millete hizmet etmekken; bazıları o koltuğu bir nimet, yetkiyi imtiyaz, kamu malını ganimet sanmaktadır. Bulunduğu konumun sağladığı güçle kendine konfor alanları yaratmakta; astlarına mobbing, üstlerine asilik ve itaatsizlik olarak davranmaktadır.
Sinop’un bürokratik makamları sıçrama tahtası değildir.
Şahsi egoların tatmin edildiği, şımarıklık yapılacak alanlar hiç değildir.
Bazıları da kamu malını şahsi işlerine kullanmakta, milletin ve devletin emanetine hıyanet etmektedir.
Ne yazıktır ki usulsüzlüğe ses çıkarmayan, yanlış karşısında susan, haksızlık görüp de “Bana dokunmasın.” diyen yöneticiler; sessizlikleriyle suça ortak olur. Çünkü bazen susmak, en ağır cürümlere ortaklıktır.
Devlet ciddiyet ister. Makam emanet ister. Yetki dürüstlük ister.
Liyakatsiz kadrolaşma sadece bugünü değil, yarınlarımızı da zehirler. Yetkin olmayan ellerde çürüyen sistemler, toplumu uçuruma sürükler.
Unutulmamalıdır:
-
Kamu görevi bir makam değil, sorumluluktur.
-
Beytülmale uzanan el, millete uzanmış hırsızlıktır.
-
Adalet gecikirse devlet küçülür.
-
Ehliyetin olmadığı yerde yozlaşma hüküm sürer.
Millet, hak ettiği hizmeti aldığı gün değil; hakkı teslim edildiği gün huzura erer.
Bu yüzden sesimiz; kişilere değil yanlışa, isimlere değil sistemdeki çürümeye sebep olanlara, makama değil ahlâka yöneliktir. Adaletin tecelli ettiği, ehliyetin kıymet gördüğü, emanetin emin ellere teslim edildiği bir düzen için susmamak, sorgulamak ve sahip çıkmak; her vatandaşın hem millî hem de dinî görevidir.
Biz de görevimiz gereği, sesimizi ve sözümüzü yükseltmeye; muhatapları samimi şekilde uyarmaya ve gerekeni yapmaları konusunda tavsiyelerde bulunmaya devam ediyoruz.
