İstanbul’umuzun eski belediye başkanı, rahmetli Kadir Topbaş, 2004 yılı yerel seçimlerinde belediye başkanı adayı olduğunda geleceğe dönük projeleri hakkında TV programlarında yaptığı konuşmalarda İstanbul’u yıkarak güzelleştireceklerini sık sık söylerdi. Bu söz o yıllarda kentin dönüşümü için çok önemliydi ve beni çok umutlandırmıştı. 
O yıl İstanbullar açısından iki konu çok mühimdi. Birincisi, "depreme hazırlık" diğeri de "ulaşım"dı. Birinde kaygı ve korku, diğerinde yorgunluk ve bıkkınlık vardı. Halk kısa vadede öncelikle çözüme kavuşturulmasını bekliyordu. 
Napolyon’un söylediği "Dünya tek bir devlet olsaydı başkenti İstanbul olurdu" sözünü de zaman zaman hatırlatan Topbaş, görev yaptığı üç dönemde çalışmalarıyla halkın sevgisini kazandı, “İstanbullular’ın Ağabeyi” oldu. 
Sorumluluğunu üstlendiği medeniyetler şehri İstanbul’u güzelleştirmeye çalıştı. Yine kendi ifadesiyle gece gündüz demeden 7/24 saat hizmet etti. İstanbullular’ın depreme dayanıklı ucuz konut edinebilmesini kolaylaştırmak için Başbakanlık Toplu Konut İdaresi (TOKİ) ile işbirliği protokolü imzaladı. KİPTAŞ vasıtasıyla hemşehrilerini konut sahibi yaptı. Dünyanın en ilham verici şehri olarak tanımlanan İstanbul’a Avrupa Kültür Başkenti unvanını kazandırdı. Ancak, tarihi kenti arzuladığı şekilde yapısal olarak kökten değiştiremedi, beton şehir algısından kurtaramadı.
Bir türlü çözülemeyen ulaşım sorununa odaklandı. Büyükşehir Belediyesi bütçesinin %66’sını ulaşıma ayırdı. Kentin en önemli sorunlarının başında gelen ulaşım problemini çözmek için pek çok yeni projeyi yaşama geçirdi. Alt ve üst geçitler yaptı, tüneller kazdı, otopark alanları oluşturdu. Metrobüs hattını hizmete açtı. Metro çalışmalarına ağırlık verdi, toplu ulaşım araçlarının neredeyse tamamını yeniledi. Ulaşım sorunu ne yaptı ise yine çözülemedi; yollardaki trafik çilesi son bulmadı.
1999 Marmara depremi İstanbullular’ı da korkuttu. Artçı depremlerin yanı sıra sonraki yıllarda Marmara denizi açıklarında ve Silivri yakınlarında meydana gelen bağımsız depremler vatandaşları sürekli endişeye sevk etti. Depreme dayanıklı olduğu söylenen yüksek katlı yeni binalar, yeni semtlerde inşa edildi. 
İstanbul’un her ilçesinde çok katlı rezidanslar, tower-kuleler, Alışveriş Merkezleri (AVM) görülmeye başlandı. Sitelerin sayıları git gide arttı. Yine de mega şehir eski yapılardan bir türlü kurtulamadı. 
Aradan neredeyse 20 yıl geçti. İstanbul’un o yıllardaki iki büyük sorunu hâlâ güncelliğini koruyor ne yazık ki. 
“İstanbul'u olası bir depreme hazırlama konusunda kaybedecek zamanımız yok" diyen rahmetli Kadir Topbaş gerekli önlemlerin alınması konusunda çok haklıydı. 
Sorunlar yalnızca İstanbul’da değil, pek çok şehirde aynıydı.
Sorunların çözüme kavuşturulmasının sorumlusu olarak iktidarı veya yerel yöneticileri görmek ya da birilerine göstermek, vurun abalıya yaklaşımıyla yüklenmek, eleştirilerde bulunmak ne kadar doğru olabilir ki. Vatandaş olarak bu sorunların çözüme kavuşturulamamasında bizlerinde sorumluluğu yok değil. 
Günümüzde de İstanbul yeterince olası depreme karşı hazır değilse, ulaşım sorunları sürekliliğini muhafaza ediyorsa, ihmal, kusur, hata elbette bizlerde de var demektir. 
Depreme hazırlık için özelde bizler ne yaptık, ulaşımı rahatlatmak gayesiyle belirlenmiş hangi kurallara azami derecede uyduk. Depreme ne kadar odaklandık, duyarlılık gösterdik. 
Sonra oturduğumuzun evin dayanıklılık derecesini yerel yönetimlerin teknik personeline kontrol ettirdik mi? Yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya olan çürük binamızı boşaltma konusunda ne kadar aceleci davrandık. Binamızın kentsel dönüşüme alınması için zamanında belediyeye başvuruda bulunduk mu? Olası bir deprem sonrasında meydana gelebilecek yıkılmalarda yolların ulaşıma kapanmaması için alınan önlemlerin kurallarına uyuyor muyuz? Araçlarımızı park yasağı olan yerlerden uzak tutuyor muyuz? 
Sorarım sizlere: Ödevlerimizin, yükümlülüklerimizin, sorumluluklarımızın ne kadarını şahsen bizler yerine getirdik ya da getirebiliyoruz. 
Sahi deprem bilinci yeterince oluştu mu bizde? 
Unutmayalım ki deprem bilinciyle, yaşadığımız depremlerden alacağımız derslerle, güçlü ve güvenli binalar inşa edebiliriz. Dayanıklı yapılar imar edebiliriz.