Deprem ve benzeri doğal afetlerde toplumun haber alma ihtiyacı artmaktadır. İnsanlar ilk olarak aile fertleri ve yakın akrabalarından haber almak, durumlarını öğrenmek istiyorlar. İletişim aracı olarak da ilk akla gelen ve kullanılan da cep telefonları oluyor. TV, radyo ve gazeteler ondan sonra geliyor.
Acil durumlarda insanlar aile fertlerinden ve yakın akrabalarından bilgi ya da haber alamadıklarında panik yapıyor, telaşa kapılıyor, kaygı duyuyor, korkuyor; sakin olamıyor doğal olarak. Akla türlü türlü olumsuzluklar geliyor.
Afet ve benzeri acil durumlarda iletişimin kesilmemesi, sağlıklı olması, topluma hızlı ve doğru bilgilerin aktarılması önem arz etmektedir.
İnsanlar birbirleriyle doğrudan iletişim kuramadıkları zamanlar ortalıkta doğru bilgiler kadar yanlış bilgilerde dolaşıma girebilmektedir. Vatandaşların bazıları yanlış haberlere inanıp itibar edebiliyor maalesef. Bu durumu önlemek için iletişim hizmetlerinin her şartta çalışır olması, kesintiye uğramaması, hizmet dışı kalmaması gerekiyor. 
Türk Telekom başta olmak üzere GSM operatörlerine önemli iş düşüyor. Alt ve üstyapılarını daha güçlü hale getirmeleri elzemdir. Teknik personeline acil durumlarda nasıl hareket etmeleri gerektiğine dair periyodik eğitimler vermeli, filosunda yeteri kadar mobil araç ve gereç bulundurmalı, bakımlarını zamanında yaptırmalı, her an göreve çıkacakmış gibi çalışır durumda hazır tutmalıdır. Öte yandan depremlerde yapıların yıkılması, çökmesi, enkaza dönüşmesi hallerinde zarar gördüklerinden dolayı binaların çatılarında ve cami minarelerinin şerefelerinde konuşlandırılan baz istasyonlarına alternatif çözümler bulunmalıdır.
Bizim yaştakiler iletişim sorununu ilk olarak 1999 Gölcük merkezli meydana gelen Marmara depreminde yaşadı. Cep telefonları çalışmadı. İnsanlarımız afet bölgesinde yaşayan yakınlarının ne halde olduklarından haber alamadı. Depremde altyapı-üstyapı sorunlarından kaynaklı iletişim kurma, bilgi alma, haber aktarma akışında kesintiler yaşandığı görüldü. 
O zamandan bu yana iletişim hizmetlerinde iyileştirmeye yönelik pek ilerleme kaydedilmediği Kahramanmaraş merkezli onbir ilimizi kapsayan asrın felaketinde bir kez daha kendini göstermiş oldu. 
Biliyorsunuz, depremlerin ardından yine iletişim kesintisi yaşandı; bölgedeki arama kurtarma çalışmaları etkilendi. Depremden kurtulan vatandaşlar yakınlarıyla iletişim kurmakta zorlandı.
GSM operatörleri gerekli önlemlerin alındığını her fırsatta söylüyor olsalar da, alınan önlemlerin yetersiz kaldığı bir realite. Depremler sonrasında yaşanan iletişim kesintileri GSM operatörlerinin yetersizliğini ortaya koyuyor, hem de defalarca. Şirketler, iletişimin kesintiye uğramasını engellemek amacıyla önceden belirlenmiş bölgelerde hazır tuttukları mobil baz istasyonlarını ivedilikle afet bölgelerine sevk edebilecek kabiliyette olmaları gerekiyor.
Acil durumlarda bilgi-haber alma ihtiyacı kendiliğinden zorunlu olarak doğuyor; insanlar olan biteni ilk önce kendi ailesinden, yakınlarından öğrenmek istiyor. Bir de güvenli, doğru, tarafsız bilgi aktaran-paylaşan bir kanal arayışına giriyor. Bu yüzden GSM operatörleri yaşanması muhtemel her türlü olumsuzluklara karşı tedbirli olmalı, önceden hazırlıklarını tamamlamalı, teknik ekipleri ve donanımlarıyla önlemlerini almalıdır. 
Ayrıca resmi makamların (Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Afet ve Acil Durum Başkanlığı yahut AFAD Koordinasyon Merkezi) vatandaşları hızlı ve doğru biçimde toplumu bilgilendirmesi her afetten sonra daha çok önem kazanmaktadır. Bilgi akışının olmadığı hallerde ortaya dedikodular ve inanması güç söylentiler çıkabiliyor. Yalan dolan haberlerin kol gezdiği durumlarda toplum içinde panik havası oluşabiliyor. Belirsizliklerin hat safhaya ulaşması halinde de, Allah korusun, büyük bir kaos ortamının da doğmasına neden olabiliyor. 
Yalan haberlerin, önüne geçebilmek için yukarıda isimlerini zikrettiğimiz resmi kurumların yetkilileri, vatandaşlarımızın ve medya dünyasının doğru bilgiye kolay yoldan ulaşabilmelerini mutlaka sağlamalı, toplumu tam ve doğru bilgilendirme görevini öncelikle yerine getirmelidir.