"Camiler ve Din Görevlileri Haftası" her yıl 1-7 Ekim tarihleri arasında Diyanet İşleri Başkanlığı’nın öncülüğünde tüm il ve ilçelerde müftülükler tarafından düzenlenen çeşitli etkinliklerle kutlanıyor.

İlk kutlama etkinlikleri 1986 yılında “Camiler Haftası” adıyla başlamıştı. Daha sonra 2003 yılında “Din Görevlileri” kısmı ilave edildi.

Camiler Haftası münasebetiyle, o hafta, camilerin bakım ve onarım işleri ile temizlik hizmetlerinin düzenli olarak elbirliği içerisinde yapılması anlatılır. Camilerin yalnızca din görevlilerinin ve yönetimi cemaatten oluşan cami yaptırma ve yaşatma derneklerinin sorumluluğu altında olmadığı, toplumun tüm kesimlerinin camileri sahiplenmesi gerektiğine dair hutbeler okunurdu.

Bilindiği üzere ibadetler ferdi olarak yapıldığı gibi bir kısmı da toplu olarak yapılmaktadır. Toplu ibadet mekânları camilerdir. Zaten cami, kelime manası olarak da "Toplanma Yeri" demektir. Bu topluluğu sevk ve idare eden birilerinin olması tabiidir. İşte bu yüzden İmam Hatipliğin kaynağı da buradan başlar.

Bu gün ülkemizin en ücra köşesinden metropol şehirlerine varıncaya kadar her köşesinde din görevlileri vatandaşlarımıza din işleriyle alakalı hizmet sunmaktadır. Müftüsünden vaizine, murakıbından imam hatibine, kurs öğreticisinden müezzinine varıncaya kadar her unvandaki din görevlisi sosyal hayatta insanımızın doğumu, ölümü, sünneti, düğünü aile anlaşmazlıkları dâhil günlük hayatın her safhasında yer almış, topluma gerektiğinde imamlık, gerektiğinde danışmanlık, gerektiğinde de rehberlik yapmış ihtiyaç duyduğu her alanda yanında yer almıştır.

Camiler, inancımıza göre en kutsal mekânlardır. Bu mekânlar, kutsallığını ve önemini Allah’ın evi olmasından ve kıblemiz olan Kabe'nin şubesi olarak değerlendirilmelerinden almaktadır. Camilere cemaat olmak ise, maddî ve manevî bakımdan, o mübarek mekânları imar ve ihya etmek demektir.

Nitekim yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: “Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur.” (Tevbe Sûresi 18. Ayet)

Vaizlerin haftalık konuşmalarında kürsüden sık sık bizlere hatırlattığı işte bu ayet, anlatmaya çalıştığımız cami, din görevlisi ve cemaat arasındaki sıkı bağı bütün yönleriyle önümüze koyan ilahî bir fermandır.

Dinimiz İslam’ın beş şartından birisi de namazdır. Camiler ve mescitler tarih boyunca Müslümanların ibadethanesi olmuştur. Peygamber Efendimiz hicret ettiğinde Medine’ye varır varmaz ilk icraatı Mescid-i Nebevi’yi inşa etmek olmuştur. O günden itibaren de tarih boyunca bütün Müslümanlar cami merkezli bir hayat sürmüşlerdir. Yeni kurulan şehirlerde cami merkez olarak belirlenmiştir.

İnsanımız kurduğu her yerleşim yerine, yaşadığı her mahalleye bir cami inşa etmeyi asla ihmal etmemiş cami ve cami görevlisi hayatın her aşamasındaki önemli yerini korumuştur. Maddi imar ile manevi imarı birlikte uygulamışlardır.

Camiler, müminlerin günde beş vakit ziyaret edip orada hayat buldukları; ibadet yerleri olmanın yanında, eğitim ve öğretimin yapıldığı birer ilim ve irfan mekânlarıdır. Okunan hutbeler, yapılan vaaz ve nasihatler ile her yaştan insana dini bilgilerin öğretildiği, kalplere Allah, peygamber, vatan ve millet sevgisinin yerleştirildiği, müminlerin bir araya geldiği, kaynaştığı, huzur bulduğu, gönüllerin imar edildiği mekânlardır.

Özetle mü’min ve cami; birbirlerini onaran iki vefalı dosttur. Erkeğiyle kadınıyla, büyüğüyle küçüğüyle, yaşlısıyla genciyle tüm mü’minlerin kendilerini yetiştirdiği, olgunlaştırdığı mübarek mekânlardır. Sahip çıkılması, bağların koparılmaması gerekir.

Aziz milletimizin dini ve manevi hayatına layıkıyla hizmet eden, cemaatine sevgi diliyle hitap eden değerli tüm din görevlisi arkadaşlarımızın “Camiler ve Din Görevlileri Haftası”nı tebrik ediyorum.