Kahramanmaraş merkezli iki deprem peş peşe geldi. Güneydoğu ve Doğu’da art arda meydana gelen 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremler koca bir bölgeyi yerle bir etti. 

Bugün 6.gün. Bölge beşik gibi sallanıyor. Hâlâ artçı depremler olmaya devam ediyor. 

Bugüne kadar 1600’ün üzerinde artçı sarsıntı meydana gelmiş. Şok halindeyiz. Ancak inanıyor ve ümit ediyoruz ki, bu zor günleri metanet göstererek, yardımlaşarak, el ele gönül gönüle vererek büyük bir dayanışmayla atlatacağız.

Kahramanmaraş, Gaziantep, Hatay, Adıyaman, Adana, Osmaniye, Malatya, Diyarbakır illerimiz başta olmak üzere 10 şehirde büyük hasara yol açan depremin yıktığı enkazda arama kurtarma çalışmaları olumsuz hava koşullarına rağmen aralıksız sürüyor. 

Yapılan açıklamaya göre 21 binin üzerinde vatandaşımız hayatını kaybetti. Yaralı sayısı ise 103 bini buldu.

Devletimiz, milletimiz, yardım kuruluşlarımız ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Bu kadar büyük bir felâketin altından kalkmanın da kolay olmayacağının farkındayız. 

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) ve diğer kurumlarımız, depremzedelerimizin barınma ihtiyaçlarının süratle karşılanması için çadır, konteyner, prefabrik yapıların kurulumunu gerçekleştiriyor. Üsküdar Belediyesi, ramazanda iftar çadırlarını depremlerden etkilenen bölgelere kurarak, 50 bin kişiye sıcak yemek dağıtacak.

Sizleri galeyana getirmek isteyen provokatörlere kesinlikle prim vermeyin. Sosyal medya hesaplarının bazılarında kötü niyetli şahısların paylaştığı yalan yanlış haberlere itibar etmeyin. Resmi makamlardan yapılan açıklamalara itibar edin lütfen. 

Bazı yerlerde soygunlar, yağmalar oldu. Emniyet güçlerimiz kısa sürede hırsızları yakaladı. Devletimiz güçlüdür; bu felaketin de üstesinden elbet gelecektir.

Depremzedeler enkaz altından çıkarılırken, diğer yandan bölgeye ülkenin her yerinden yoğun şekilde yardım tırları gönderiliyor.

AFAD Deprem Risk Azaltma Genel Müdürü Prof. Dr. Orhan Tatar, Kahramanmaraş depreminin etkisinin 500 atom bombası etkisinde olduğunu, ilk depremin 65 saniye, ikinci depremin 45 saniye sürdüğünü, bölgenin yaklaşık 2 dakika boyunca sallandığını söyledi. 

Şehirlerimizi adeta yok eden, yüzyılın felaketi olarak da isimlendirilen bu depremin 1999 yılında Gölçük’te meydana gelen depremle mukayese edilemeyeceği işte bu yüzden. Sarsıntının süresi de, kapsama alanı da, yıkıcılığı da, göçük altında kalan ve yaralan vatandaşlarımızın sayısı da oldukça fazla.
Daha önce yaşadıklarımız gözönünde bulundurularak itfaiye, arama kurtarma, karayolları, çağrı merkezi gibi ekipler, AFAD, Türk Kızılay’ı gibi kurum ve kuruluşlar keşke daha hızlı organize olabilselerdi. 
Müdahale ve mücadele için 7/24 teyakkuz halinde olması gereken kurum ve kuruluşlar rahat olamazlar. Anlaşılan iletişimde, koordinasyonda, hazırlıklarda, acil ihtiyaç malzemelerin stoklarında, araç ve gereçlerde, beraber hareket etmede, sevk ve idarede eksiklikler var. Felaketlerde ve olağanüstü durumlarda önemli olan koordinasyondur. Belirli aralıklarla yapılan tatbikatlardır. 

Bir felaketle karşı karşıya kaldığınızda eşgüdümü sağladığınız zaman kimin, neyi yapacağı, kimin hangi adımı atacağı, hangi sorumluluğu yükleneceği koordinasyon içerisinde belli olur. Böylece sorunlara çok hızlı müdahale edilir ve sorunlar çözülmüş olur. 

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bakanlar, Cumhur İttifakı’nın milletvekilleri, CHP ve İYİ Parti genel başkanları bölgede incelemede bulunuyorlar. Depremzedelerle görüşüyorlar. Tespit ettikleri, gördükleri olumsuzlukları dile getiriyorlar. Yaşanan sorunlara biran evvel çözüm bulunmasını istiyorlar. Ayırım yapmaksızın acıyı yaşayan vatandaşlarla kucaklaşıyorlar. Dertlerine derman, hislerine tercüman olmaya çalışıyorlar. 

Bir olup tek yürek olsak da acımız derin, yaramız sarılmayı bekliyor. El ele vererek, birbirimize sarılarak, birimiz diğerini anlayarak acımızı dindirmeliyiz, yaralarımızı sarmalıyız. İnanın şu an teselliye, yardımlaşmaya, dayanışmaya ve sahiplenilmeye her zamankinden daha çok muhtacız.  Bunu, birbirimizi eleştirerek, birbirimizden uzaklaşarak değil; yakınlaşarak, sarılarak, birlik, beraberlik ve bütünlük içinde yapmamız gerekiyor. 

Hayat ne kadar acı olursa olsun, millet olarak yarınlardan umutluyuz. 

Maruz kaldığımız bu felaket için ne desek, nasıl anlatsak eksik kalıyor. Yaşayan biliyor sadece ne yaşadığını.