Tartışılmaz doğru sandığımız şeyleri de sorgulamak lazımdır.
Sorgulama deyince son zamanlarda herkes bunu dini değerleri sorgulamak olarak anladı.
İlahiyat profesörlerinin bile bu yüzden kafaları karışık.
Uyduruk hadisler ve dini hurafelerden başlandı haklı olarak. Ama sorgulama bir başlayınca durdurmak ne mümkün. Artık hızını alamadılar, tarihsel bir alana hapsedilip Kuranın evrenselliği sorgulanır oldu. Peygamber ve hatta madem var kötülükleri niye önlemiyor denilerek haşa Allah bile sorgulanır oldu.
O hale geldilerki, fıkradaki gibi, haşa yok diyeceklerde cesaret edemiyorlar denilecek hale geldiler.
Kardeşim biz Allaha’da, Kurana da bütün peygamberlere de inanıyoruz. Kimse inanmak zorunda değil. Eğer İnanmıyorsan inanmıyorum de dini gündeminden çıkar. İnanıyormuş gibi yapıp her gün kendi şüphe tohumlarını etrafa saçma. Dürüst ve cesur ol. Kaçak güreşme…
Ezber bozma hakkında yazacağım bu konu değil aslında.
İçinde dinin de olduğu din dışı konularda da özellikle siyaset konusunda da ezberlerimiz ve tabularımız vardır.
Dini siyasete alet etmenin kötü olduğu mutlak doğru sanılan bir ezberdir mesela. Dini ve milli değerlerimizin ve kahramanlarımızın siyasete alet edilmesi de kötü görünen bir ezberdir.
Özetle söylemek gerekirse toplumda ne sıkıntı varsa siyasete konu olması gayet normaldir.
Menderesten başlarsak, ezan bütün dünyada Arapça orijinal kelimeleriyle okunurken, siyasetin bunu gündeme alıp, seçimi kazanırsam ezanı orijinal haliyle okutacağım diye vaadde bulunması gayet doğaldır.
Ezana, bayrağa, milli ve manevi değerlere yapılan saygısızlıkların önlenmesi için oy uğruna siyaseten bile vaatte bulunulması gayet tabiidir.
Bir kısım kendini bilmez başörtülüleri zencileştirip okuma ve çalışma hürriyetine engel olmaya çalışıyorsa bunu siyaset dışı bir konu olarak göremezsiniz.
Eğer Türkiye Cumhuriyeti anayasada yazıldığı gibi; demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti ise bu kapsamdaki bütün haklar sıkıntıya uğradığında siyasetin konusuna girer.
Laikçi uyanıkların yutturmaya çalıştığı gibi başörtüsü takmak laikliğe aykırı değil batı ülkelerine de kabul edildiği gibi laikliğe uygun bir giyim tarzıdır. Genel ahlaka aykırı olmadıkça kişi toplumda istediği gibi giyinebilir. Bu manada tesettürsüz giyim de laikliğin özgürlük alanına girer.
Muhafazakar ailelerin içkisiz sosyal alanlar aramaları nasıl en doğal haklarıysa, içki içenlerin de içkinin serbest olduğu mekanlar istemesi de o kadar doğaldır.
Siyaset sadece yol, köprü, fabrika, ekonomi ve sağlık alanına hapsedilemez.
İnsanın, sosyal, siyasal, dinsel ve düşünsel hayatını bütün yönleriyle özgürce yaşaması için önündeki tüm engellerin kaldırılması da siyasetin ilgi alanına girer.
Dini ve milli kişilerin düşüncelerini tabu yapıp millete tek tip yaşam tarzı dayatamazsınız. 28 şubatın yeniçeri ağası asker kafalarının dar düşünceleriyle, eşi ve annesi başörtülü olduğu halde başörtüsünü Atatürkçülüğe ve laikliğe aykırı olarak niteleyemezsiniz.
Aynı şekilde dini gerekçelerle içkiyi yasaklayıp belli bir giyim tarzını dayatamazsınız. Muhafazakar bir milletvekilinin tabiriyle insanların sevap işleme özgürlünü de günah işleme özgürlüğünü de zorla elinden alamazsınız.
Siyaset ve devlet sizin cennete veya cehenneme gitmenizi garanti edemez. O sizin şahsi çabanıza bağlıdır.
Ve fakat inandığınız tarzda özgürce yaşamanızı sağlayabilir. İdeal olanda budur.
Bizim gençliğimiz bu kısır tartışmalarla geçti. Nazar almasın ufak tefek aksaklıklar olsa da bu konuda milli bir mutabakat sağlanmış gözüküyor.
Terörün sonlandırılıp silahlara veda edilerek daha da özgür ve mutlu günlerin gelmesi dileğiyle…
Halil Dalman
26.11.2025
