Yaz günlerinin o kavurucu sıcakları gidiyor, yerini tatlı bir serinlik alıyor. Göçmen kuşlar çoktan yola revan oldu gitti uzak diyarlara, usulca geldi “sonbahar”.

Eylül, ekim ve kasım ayları sonbahar aylarıdır malumunuz olduğu üzere. Havaların soğuması, yağmurların artması birdenbire olmaz. Havalar yavaş yavaş soğur, yağmurlu günler zamanla artar.

Sarı yaz da denilen bu mevsimde sabahın esintisi başka, akşamın rüzgârı bir başka güzeldir. Ne de olsa sabahın ve akşamın serinliği insanın içini ferahlatıyor.

Bitmek bilmeyen uzun yaz günleri yavaş yavaş kısalıyor, geceler ise aynı hızla uzuyor.

Daha dün "hoş geldin!" dediğimiz, hakkında duygusal cümleler yazarak sosyal medyada takipçilerimizle paylaştığımız Eylül ayının sonuna gelmişiz.

Öyle bir Eylül ayı ki, edebiyat dünyamızın romanlarına ve şiirlerine ilham olmuştur. Acısı da sevgisi de başkadır. Diğer aylara kolay kolay benzemez.

Kasım’da aşk başka olsa da herkes Eylül’de aşkı arıyor. Belki de hazırlıksız yakalanmamak için…

İçinde hasret olduğuna pek değinilmez. Üzerine basa basa hazandan, hüzünden, ayrılıktan bahsedilir. Anlayacağınız zordur eylülü yaşamak.

Servet Saygınoğlu'nun söylediği gibi, "Her gönül insanı yemiştir, ömründe birkaç kez, Eylül'ün tokadını."

Eylül denildiğinde akla Türk Edebiyatı'nın ilk psikolojik romanı olarak bilen Mehmet Rauf'un “Eylül” adlı romanı gelir. Roman Türk Edebiyatı klasikleri arasında önemli bir yer tutar. Eylül'de umutsuz bir aşk, psikolojik boyutlarıyla ele alınır.

Yaprakların ağır ağır sarararak dökülmesi, bütün tabiatın o güzelim özelliğini kaybetmesi insan rûhu için bir düşünce kaynağıdır. İnsanı hüzüne sevk eder.

Hakan Taşıyan’ın okuduğu “Güz Gülleri” isimli eseri unutulmaz parçalar arasında yer alır. Her mısraı hüzün dolu şarkının bazı sözleri şöyledir:

“Güz gülleri gibiyim.

Hiç bahar yaşamadım.

Ya sevmeyi bilmedim yıllarca

Ya sevince geç kaldım.

***

Şimdi delicesine

Sevmek istesem bile.

Sonbahar sisi çökmüş üstüme.

Sevincim buruk yine.”

Bu tür şarkılar sadece okuyanı değil, dinleyeni de hüzünlendiriyor.

Eylül, çıkılacak bir yolculuğun hazırlığı, gidenle kalan arasındaki hüzünlü ayrılıktır.

Biliyoruz ki, insandaki hüzün geçicidir, Eylül ise bir mevsimin içinde gönüllü yolculuğun adıdır. Eylül gitse de, vedâ, mevsim boyunca kendini hissettirir bizlere.

Ahmet Keleşoğlu da “Bir Eylül Hikâyesi” başlıklı yazısının bir bölümünde;

“Sevinci yaşatır sahilin son yazında,

Ara sıra ayrılıktan hasretten dem vursa da,

Yine de atar hüznü kederi arkaya,

Sonunu iyi bitirir ben üzülmeyeyim diye.

Anlayacağın sevinci de

Acısı da bir başkadır Eylül'ün.” der.

Yahya Kemal Beyatlı’nın “Sonbahar” ismini verdiği şiirindeki şu dizelerle yazımızı sonlandıralım:

“Yaprak nasıl düşerse akıp kaybolan suya,

Ruh öyle yollanır uyanılmaz bir uykuya,

Duymaz bu ânda taş gibi kalbinde bir sızı:

Farketmez anne toprak ölüm mâceramızı.”

Bir sonraki yazıda buluşmak dileğiyle kalın sağlıcakla.