Yazın kavurucu sıcağı, âdeta tüm şehirleri birer sauna hâline getirdi.

Bunalmış bedenler, serin bir nefes arayışında kendini evlerin dışına atıyor.

Kapı önleri ve apartman boşlukları da parklar bahçeler gibi hayatın nefes aldığı ortak alanlar.

Kapı önlerindeki insan manzaraları, ilk bakışta yazın doğallığını yansıtan sıradan bir tablo gibi görünebilir.

Ne yazık ki, bu sıradanlıkta saklı olan, kaybolan mahalle âdâbı ve giderek sıradanlaşan görgüsüzlük manzaraları içimizi acıtıyor.

Kapı önlerinde toplanan insan yığınları, gece geç saatlere kadar süren yüksek sesli sohbetler, güler yüzlü bir 'iyi akşamlar' demek yerine kapalı kapıların arkasından kulak kabartan komşular, ortak alanları kendi mülkü gibi kullananlar... Oysa mahalle kültürü, birbirine karşı saygı duymayı, ortak yaşam alanlarını korumayı ve bir arada yaşamanın nezaketini gerektirir.

Unutulan Görgü Kuralları ve Ortak Alanların İstismarı

Kapı önlerinde çekirdek çitleyip kabuklarını düşünmeden yere atan, içtiği şerbetli içeceklerin yapışkan izlerini mermerlere bırakan, sanki kendi evindeymiş gibi yüksek sesle konuşup kahkahalar atan yetişkinler, ne yazık ki bu olumsuz davranışların başrolünde. "Çocuktur, yapar" dediğimiz ne varsa, artık orta yaş ve üzerindeki insanlar tarafından da sergileniyor.

Hâlbuki bir mahalleli, bir komşu, ortak yaşam alanlarına saygı duymayı, temiz tutmayı ve başkasının huzurunu bozmamayı en temel vazifesi olarak görmelidir.

Komşuluk ilişkilerini zedeleyen, bir arada yaşamanın getirdiği sorumlulukları hiçe sayan bu davranışlar, maalesef giderek yaygınlaşıyor.

Apartman giriş ve çıkışlarını engelleyecek şekilde konumlanan sandalyeler, gece geç saatlere kadar süren gürültülü sohbetler, binayı ve çevresini pisleten alışkanlıklar, sadece birer küçük görgüsüzlük değil, aynı zamanda komşuluk hukuku ve toplumsal ahlâkın erozyonunun birer göstergesidir.

Nezaket, Görgüsüzlüğün Panzehiri

Nezaket, sadece "lütfen" ve "teşekkür ederim" demekten ibaret değildir. Nezaket, başkasının yaşam alanına ve huzuruna saygı duymaktır.

Nezaket, kapı önünde otururken etrafı kirletmemek, gece geç saatlerde sesin ayarını bilmek, komşularla karşılaştığında güler yüzle selamlaşmaktır.

Unutmayalım ki, çocuklar ve gençler, görgü kurallarını en iyi, ebeveynlerinden ve çevrelerindeki yetişkinlerden öğrenir.

Eğer bizler, ortak alanlara karşı duyarsız ve bencil davranışlar sergiliyorsak, geleceğin mahallelerini nasıl daha yaşanılır kılabiliriz?

Bu durum, sadece birer ufak tefek problem değil, aynı zamanda toplumsal değerlerimizin nasıl yıprandığının bir yansımasıdır.

Mahalle kültürü, sıcak ilişkiler, karşılıklı saygı ve dayanışma üzerine inşa edilmiştir.

Bu değerleri korumak ve yaşatmak, hepimizin ortak sorumluluğudur.

Belki de bu yaz sıcağında, bedenimizi serinletmekten önce, kalbimize ve mahallemize nezaket ve saygı tohumları ekmenin vaktidir.