‘’Savaşın Gölgesinde Büyüyen Nesiller’’

Bu yazımı kaleme alırken kendimden hicâb etmekteyim. Gündelik yaşamımda yer içerken yediklerim boğazıma düğümlenmekte, insanlığa dair talan olmuş düş bahçemin tarumar haline şahitlik etmekteyim…

Filistin, bu çağın en uzun süren işgallerinden birine sahne olurken, bu trajedinin en savunmasız kurbanları hiç kuşkusuz çocuklardır. Savaşın yıkıcılığı yalnızca can kaybıyla sınırlı değildir; aynı zamanda hafızaları, duyguları, düşleri ve geleceği yok etmektedir.

Bu yazımda savaşın Filistinli çocuklar üzerindeki etkilerini ele almaya çalıştım.

Kayıp Masallar ve Çocukluğun Sessizliği

Savaşa maruz bırakılan Filistinli çocuklar “yarım kalmış bir hikâyenin kahramanları” olmaya devam etmekteler. Filistinli şair Mahmud Derviş’in dizelerinde çocuklar, bir topun peşinden koşarken bir kurşunun hedefi olur. Nizar Kabbani’nin şiirlerinde ise çocuk, savaşın “dilsiz şahidi”dir. Edebiyatta çocuk, barışın mümkünlüğüne dair bir umutken, Filistin'de bu umut her gün biraz daha kararmaktadır:

“Ben oyun oynamayı unuttum anne, çünkü gökyüzü artık bomba sesleriyle dolu.”

Yaşanan her şey ‘’tarihe düşülen not’’ olarak yerini bırakmaktadır. Tarih, bu acıyı sadece duyumsatmaz; aynı zamanda onu kayıt altına alır ve asırlar boyu vicdanlara hitap eder.

Ne yazık ki bir çift kulağı olan vicdanlara…

Savaşın Masumiyeti Yaralaması

Çocuk, “tözleşmemiş bir ahlâk fikri”dir. Çocuklar, insanlığın temiz bir sayfasıdır’’ der Immanuel Kant…

Filistin’de bu sayfa her gün kana bulanmakta, insan varoluşunun temel anlamı yara almaktadır. Jean-Paul Sartre ise savaşın bireyi nesneleştirdiğini savunur. Filistinli çocuk, savaşta özne olmaktan çıkmış, bir “istatiksel veri”ye dönüşmeye devam ediyor, kana bulanmış eller tarafından... Bu durum, varoluşsal bir kopuşu doğuruyor: Çocuk, kendisi olamadan zalimane ‘’ölüme erken yazgılı’’ hâle getiriliyor.

Nesillerin Yitimi ve Toplumsal Hafızanın Çürümesi

Çocuklar bir toplumun devamlılığını sağlayan canlı hafızalardır. Filistin’deki kuşaklar, savaşın sürekliliği içinde travma, yoksulluk ve ciddi sorunlarla şekillenmek istenmektedir.

Sosyal dışlanma, yoksulluk, eğitim hakkına erişimsizlik, göç ve aile kaybı, çocukların toplumsal bir varlık olarak yetişmesini engeller. Bu durum hem bireysel gelişimi hem de toplumsal bütünlüğü zedeler.

Çocuk Ruhunun Savaşa Maruziyeti

Çocukların savaşla karşılaşması, gelişim evrelerinde ciddi sapmalara yol açar. Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), ağır depresyon, gelişimsel gecikmeler ve duygusal uyuşma, Filistinli çocuklar arasında yaygınlaşabilir. Derhal önlem alınmalıdır. Yapılan saha araştırmaları, savaştaki çocukların %70’inin yoğun stres ve travma semptomları gösterdiğini ortaya koymuştur. John Bowlby’nin bağlanma kuramı çerçevesinde düşünüldüğünde, anne-baba kaybı ya da sürekli tehdit altındaki bir aile ortamı, çocuğun temel güven duygusunu altüst eder. Bu da bireyin hayat boyu sürecek duygusal kırılganlıklar yaşamasına neden olur.

Zulme Uğrayan Yetim ve Masumun Hakkı

Kur’ân-ı Kerîm’de Allah cc. savaşın masumlara dokunmaması gerektiğini emreder.

“...Ve yetimi sakın azarlama.” (Duha, 93/9). Filistinli çocukların yaşadığı zulüm, sadece insanî değil; İslamî açıdan da ağır bir vebaldir.

Yetim hakkı, İslam’da Allah’ın koruması altındadır. Peygamber Efendimiz’in yetim olarak dünyaya gelmiş olması, Müslüman toplumlar için çocukların korunmasının ne derece önemli olduğunu gösterir. Filistinli çocukların uğradığı haksızlık, Müslüman dünyanın hem vicdanına hem de inancına yöneltilmiş bir sorudur. Ayrıca İslam’da çocuk, “fıtrat” üzere doğar. Bu fıtrat, adalet, merhamet ve barışa meyyaldir. Savaş, bu fıtratı bozar ve Allah’ın insanda yarattığı düzeni ihlâl eder. Filistinli çocuklar yalnızca kurşunlarla değil, dünyanın sessizliğiyle de vurulmaktadır. Yazımın başından beri ele almaya çalıştığım ana tema şudur: Filistinli çocuklar, bir medeniyetin suskunluğunda kaybolmaktadır.

Bedenleri Küçük, Acıları Büyük

Türkiye’de bu noktada hassas ve vicdan sahibi tüm kardeşlerimin ellerini taşın altına sokmaları gerektiğini vurgular, daha sistematik çalışmalar yapmalarını tavsiye ederim.

Bunun içinse:

|Uluslararası düzeyde psikososyal destek programları artırılması için neler yapılmalıdır?

|Edebiyat ve sanat yoluyla çocukların sesi eskisinden daha fazla duyurulmalıdır.

|İslamî sivil toplum kuruluşları, yetim hakları ve travma rehabilitasyonu alanında daha sistemli hareket etmelidir.

|Sosyolojik analizlere dayalı eğitim modelleri geliştirilmelidir.

|Felsefî tartışmalar, savaş karşıtı etik bir kamuoyu oluşturmak için yeniden inşa edilmelidir.

DİPNOT

Mahmud Derviş, Bir Başka Gök Yok Üzerimde

Edward Said, Kültür ve Emperyalizm

John Bowlby, Bağlanma ve Kayıp

Jean-Paul Sartre, Varlık ve Hiçlik

Ali Şeriati, İslam Nedir?

UNICEF & WHO raporları: State of Palestine – Child Trauma (2023)