‘’Yitirilmiş bir gelenek yitirilmiş bir gelecek demektir.’’ der 2012 Pritzker Ödülü sahibi mimar Wang Shui. Bence de kültürel ve tarihsel bellek kaybına uğrayan bir toplum, yaratıcılık kaynaklarını da kaybetmiş olur. Bu manada Kent Müzeleri tabiri caizse bir şehrin sosyokültürel Hard Disk’idir.

Günümüzde artık birçok şey daha çabuk ve kolay üretilip maalesef aynı hızda tüketilip unutuluyor. Günler ayları aylar yılları kovalarken, kentlerin nesiller boyu üretmiş olduğu kültürel birikimini değerlerini korumak gitgide güçleşiyor,kentsel bellek yitip gidiyor, adeta kent kimliği yok oluyor. 

Kentlinin yaşamını sürdüğü mekâna yabancılaşmasını, kendini oraya ait hissetmemesini engellemek zorlaşıyor. Kentin tarihi süreç içinde geliştirdiği kültürle harmanlanamayan, bütünleşemeyen ‘kentliler’, kentin kültürel özellikleriyle ve geçmişiyle barıştırmak ise yerel idareciler için öncelikli bir sorumluluk oluyor.

Bu manada Sinop’ta eski Askeri Gazino, eski PTT Binası veya eski Adliye Sarayı Binalarının dış görünümleri tarihi yapılarıyla çok güzel orijinal ama bina bütünlüğünü korumak ve tamamlamak amacıyla içlerine de sıradan çay içme kitap gazete okuma yeri, kafeterya gibi görünümde bir mekanlardan ziyade aşağıda örnek fotoğraflarını sunduğum Bartın’da Belediye Başkanı Cemal Akın’ın isteği üzerine NDR Tasarım kurucusu Mimar ve Müze Tasarımcısı Nadir Mutluer tarafından eski belediye binasına yapılan kent müzesi gibi bir modeli uygulayabileceğimizi düşünüyorum.

Kent müzeleri aslında bir memleketin tüm yaşam serüvenini, tarihsel ve kültürel birikimini her yaş diliminden insanla paylaşan, “baktığını gören kuşaklar”  yetiştirebilmek amacıyla oluşturulan bir eğitim merkezidir esasında.

Tarihin her dönemini ve her bölümünü canlandıran, günümüz yaşamıyla buluşturan bir mekân ve genç kuşakların kentin kokusunu içine çektiği, hemşerilik havasını kokladığı bir deneyim alanıdır bir bakıma.

Kültür mirası bir kimlik mirasıdır; kent müzeleri ise bu mirasın en güçlü anlatıcıları rolünü üstlenir. Kent müzeleri, tüm eğitimcilerin, ailelerin ve yerel yönetimlerin öncelikleri arasında ilk sırada gelmelidir. 

Hatta belki şehirdeki kültür sanat etkinliklerinin, konservatuarların, festivallerin, farklı eğitim seçeneklerinin hepsinden önce gelen ana başlık olmalıdır.

Kent müzeleri, kültürel kimliğimizi ezelden ebede taşıma görevi üstlenen bir eğitim işlevini yerine getirir. Çünkü kültür, geçmişin birikimini geleceğe aktaran, ülkenin kimliğini zenginleştiren, ülke kalkınmasına katkı sağlayan, dünyanın ortak mirasına katkıda bulunan toplumsal bir varlıktır.

Kültür, her türlü bilginin, becerinin ve kıymetli deneyimlerin kuşaklardan kuşaklara aktarılarak zenginleşmesiyle var olur. Bu aktarımın en önemli aracı da eğitimdir ve eğitim kültürün sürekliliğinde önemli bir araç olduğu kadar oluşumunda da bir yapıtaşıdır. 

Kısacası kent müzeleri bir müze değil, bir eğitim meselesidir. Eğitim meselesi ise memleketimizin değişmez ilk meselesidir. 

Kentimize kültürümüze yerel öz değerlerimize sahip çıkabildiğimiz,yaşayabildiğimiz ve yaşatabildiğimiz sağlıklı güzel günler dileğiyle..

Birol Özkara
Düş İşleri Bakanı