Kurban ibadeti, sıradan bir et dağıtımı değil; kökü Hz. İbrahim’e (A.S.) dayanan, derin bir teslimiyet ve sorumluluk bilincinin dışavurumudur.
Müslüman, kurban kesmekle yalnızca bir dini vecibeyi yerine getirmez; aynı zamanda Allah’a yakınlaşma niyetiyle, O’nun rızasını gözeterek bilinçli bir adım atar.
Bu yönüyle kurban, kişinin vicdanını rahatlatmak için yaptığı sembolik bir ibadet değil; gerçek bir kulluk şuurunun yansımasıdır.
Kurbanı Kimin Kesmesi Gerekir?
Kurban ibadetinde, sünnete en uygun olan kişinin kurbanını bizzat kendisinin kesmesidir. Bu, sadece teknik bir işlem değil; ibadetin ruhunu yaşamak anlamına gelir.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.), kurbanını bizzat kesmiştir. Kendisi kesemeyecek durumda olanlar için ise başında bulunarak ehil kişiye vekâlet vermek yoluyla bu ibadeti yerine getirmesi tavsiye edilmiştir.
Hz. Peygamber’in hem bizzat kurban kesmesi hem de ümmetine bu ibadeti öğretmesi, onun bu konuya verdiği önemi gösterir.
Kurban ibadeti, sadece hayvan kesmek değil; paylaşmak, yoksulu gözetmek ve Allah’a yakınlaşmak için bir vesiledir.
Bugün birçok insan, kurban ibadetini âdeta "havale etme" kolaycılığına kaçmaktadır.
Vakıf ya da dernekler aracılığıyla vekâletle kurban kestirmek elbette caizdir. Ancak bu, bir özür veya zaruret hâli için tanınmış bir ruhsattır.
Kurban ibadetinin asli ruhunu yaşamak isteyen bir mü'min, imkânı varsa hayvanını kendisi kesmeli veya başında bulunarak vekiline kestirmelidir. Çünkü bu an, insanın kulluğunu en derinden hissettiği anlardandır. Orada sadece bir hayvan kesilmez; aynı zamanda nefsin arzuları, dünyaya olan bağlılık ve Allah’tan gayrı her şey sembolik olarak kurban edilir.
Kurban Etinin Tamamı Dağıtılmalı mı?
Kurban etiyle ilgili en çok merak edilen konulardan biri de budur. Kurban etinin tamamını dağıtmak gerekir mi? Bu sorunun cevabı; hem fıkhî hem de ahlakî açıdan dengeli bir yaklaşımı gerektirir.
Fıkıh kitaplarımızda kurban etinin üçe taksim edilmesi tavsiye edilir:
1. Bir kısmı fakirlere, yoksullara dağıtılır.
2. Bir kısmı misafirler ve akrabalarla paylaşılır.
3. Bir kısmı da aile bireyleriyle birlikte tüketilir.
Bu taksimat bir zorunluluk değil, bir tavsiyedir. Ancak bu ölçü, kurbanın paylaşım ve toplumsal dayanışma yönünü en güzel şekilde yansıtır. Zira kurban, yalnızca bireysel bir ibadet değil; aynı zamanda toplumsal yardımlaşmayı da içeren bir kulluk biçimidir.
Peki tamamını dağıtmak caiz midir? Elbette.
Hatta kişi daha fazla paylaşmak isterse, daha büyük sevap kazanır. Nitekim sahabe arasında kurban etini hiç tatmadan tamamen fakirlere dağıtanlar da olmuştur. Ancak bu, bir zorunluluk değildir.
Niyet Her Şeydir
Kurban ibadetinde asıl belirleyici olan kalptir, niyettir.
Kurban keserken “Allah rızası için” kesmek gerekir. Gösteriş, riyakârlık, toplum baskısı ya da sadece geleneksel alışkanlıklar uğruna yapılan kurban, ibadetin ruhunu zedeler.
Kimi zaman bir kişi, kendi evine et girmemiştir; fakat başkalarının sofrasına katkı sunabilmek için kurban keser. Bu, takdire şayan bir teslimiyet örneğidir. Kimi zaman da kişi bolca imkâna sahipken, sadece “herkes kesiyor, ayıp olmasın” diye kurban keser. Bu ise ibadetin özünden sapma tehlikesi taşır.
Sonuç olarak, günümüzde kurban ibadeti ve bayramı, sanki bir formaliteye dönüştürülüyormuş gibi bir hâl almıştır. Oysa kurban, bizlere her yıl bir kere "Neyin peşindeyiz?" diye sorma fırsatı sunar.
Kurban, yalnızca bir hayvanı değil; kibri, bencilliği, dünyevîliği de kesmektir. Ve bu ibadet, ancak Allah rızası için yapıldığında anlam kazanır.
Kendimize soralım:
Bu yıl kurbanı gerçekten Allah için mi keseceğiz, yoksa sadece vicdanımızı susturmak, rahatlatmak için mi?
Herkese hayırlı bayramlar diliyorum.