Selamlar herkese. İkinci yazımla karşınızdayım. Ayrıca bir mutluyum tabi bu sebeple. Bir süredir sizlerle paylaşmak istediğim bir konu vardı. Yoğun bir sınav haftasının ardından kısmet bugüneymiş demek. 
Tanımların ardına sığınmadan, samimi bir yazı olmasını istiyorum bu yazının. Geçenlerde bir hikâye dinledim. Edep yolunda yeşermiş bir olgunluktan başka tanımlama yapılamayacak türden bir hikâye. Mevlâ yoluna nefsini serip üzerinde edebiyle hakikate doğru yürüyen birinin hikâyesi bu. Tabi merak edeceksiniz bu hikâyeyi neden yazına konu almak istedin diye. Çünkü kirli bir dünyanın küçük bir yerinde, Allah için çarpan bir kalp görmek, çölde su bulmak gibi mutluluk ve şaşkınlık uyandırdı bende. 
Taktir ettim... 
Ve bu hikaye üzerine uzun zamandır elimin gitmediği, kalemimin yazamadığı yakın ahbabım şiire uğradım. Kalemimle dost oldular ve ortaya şöyle bir şiir çıktı:
YANDIM...
Edebimle sevdim,
Utandım gözlerine bakmaktan,
İzin verdim yüreğimin yanmasına,
Allah yolu için istemedim suyu,
Suyum olabilecekken o seyyâh,
İhtiyacım varken beni duymasına,
Varacağım diye dergâhına, 
Döndüm suya sırtımı aciz,
Ve bir kor olmayı alarak göze,
Yandım...
Beklemek bu denli ızdıraplı uzun,
Kesişir mi bilmem senle yolum,
Ektim gönlüme sabır tohumlarını,
Güneşleri ol, bekleyeninim dermanını,
Edep yolunda yanmak da güzel,
Bile bile sönmemekmiş meğer haya,
Yürüdüm sana çıkan yolları yaya,
Yolum sabra adımlarım Mevla'ya,
Yanar bu yürek bir tutam aşkla,
Odunu oldu yangınımın olgunluk,
Bitirmez elbet beni bu yorgunluk,
Halsizlik değil bu gözyaşları,
Yüreğimden süzülenlerin şahitleri,
Toplandı tüm benliğim sığdı bir yaşa,
Belki de yaşadığım en güzel kargaşa,
Ağır gelse de kalbe beklemek,
Allah'a varacak her türlü yola çıkmak,
Ürkütebilir mi sanırsın beni ey gönül!
Beklemek lazım geliyorsa olacaklara,
Selam şimdiden sevinçten yanacaklara,
Bir taht kur şimdi kalbinde kalacaklara,
Sabır sükuttan çok neylemiş! 

Nefsimizin tüm karakterimizi eline alıp yönettiği, insanların edep ve hâyâya yobazlık perspektifiyle baktığı, sevmelerin dahi 'siyah' renkte olduğu ahir zamanda, böyle bir hikâyeyle karşılaşmanın bir mucize olduğunu inkar edebilir miyiz ki? Uzunca bir süredir kalemimin yazamadığı şiirin ilhamı olan bu mucizeyi, bugün burda naif gönüllere hediye etmek istedim. Evet, girişte fazla değinmediğim, yazdığım şiirin zaten her şeyi anlatacağına inandığım konumuz edep idi. Kalbi Allah yolunda çarpan tüm güzel yüreklilere  seslenip davet ediyorum burdan! Edebin manasına, buyursunlar...