Haber sitelerinin ana portallarında okudum. Bu yıl da balıkçılar “Vira Bismillah” diyerek denizlere açıldılar, ağlarını denize saldılar.

Sinoplu balıkçılar için her yeni sezon, umudun ve bereketin âdeta bir sembolü gibi...

Zaman zaman balık avlama sezonunun açılışında bulunduğum oldu. Çocukluğumdan beri bu liman dikkat çeker. Denizin kokusunu içime çeke çeke kıyıda yürürdüm. Limandan hareket eden teknelerin peşine takılıp gitmek isterdim.

Lakin bu sezon, içime dolan o tanıdık kokuya tuhaf bir endişe karışmıyor değil. Ne kadar görmezden gelsek de, o endişenin adı hepimizin malumu: İklim değişikliği.

Bir zamanlar Karadeniz balık doluydu. Hamsi, palamut, lüfer, istavrit... Adını saymakla bitiremezdik. Ancak artık eski bolluktan eser yok. Hamsiler de palamutlar da daha küçük, istavritler nazlı. Lüferin tadı damağımızda kaldı sanki.

Sezonun açılmasıyla balıkçıların yüzü gülse de, ne yazık ki sonrasında ağlar boş dönmeye başlıyor.

Eskiden bereketin sembolü olan deniz, şimdi âdeta bir sır perdesi ardında ne sakladığını göstermek istemiyor.

Bilim insanları ve deneyimli balıkçılar, bu durumun en büyük sebebinin deniz suyu sıcaklıklarının artması olduğunu söylüyor.

Denizlerin ısınması, balıkların göç rotalarını değiştiriyor, üreme döngülerini altüst ediyor. Kimisi daha kuzeye, soğuk sulara kaçıyor; kimisi de bizim sularımızda yaşayamaz hâle geliyor.

Biz balıkçı bir aileden değiliz ama balıkçı olan tanıdıklarımız var. O tanıdık balıkçılarla yaptığımız sohbetlerde anlatılan hikâyelerde Karadeniz âdeta bir hazine sandığıydı. Balıklar kepçe kepçe, kasa kasa gelirdi.

Bugün, bir avuç hamsi için saatlerce, günlerce denizde beklenildiği anlatılıyor. Hatta balıkçıların boş ağlarla geri döndüğü oluyormuş.

Denizlerimizin eskisi gibi balıkla dolup taşmamasının birçok sebebi var tabii. Bu durum yalnızca balıkçıların değil, hepimizin ortak sorunu diye düşünüyorum.

Bu durumun en temel nedenlerini şu şekilde sıralayabiliriz:

Aşırı ve Kontrolsüz Avlanma:
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte balıkçılık da bir endüstriye dönüştü. Eskiden küçük teknelerle yapılan avcılık, yerini devasa av gemilerine ve son teknoloji avlama sistemlerine bıraktı. Bu durum, balık stoklarının kendilerini yenileme hızından daha fazla balığın avlanmasına yol açıyor. Özellikle yasa dışı ve kontrolsüz avcılık, balık popülasyonları üzerinde ciddi bir baskı oluşturuyor. Yavru balıkların yakalanması ve üreme dönemindeki av yasaklarına uyulmaması, gelecek nesillerin azalmasına neden oluyor.

İklim Değişikliği ve Deniz Suyu Sıcaklıklarının Artması:
Deniz suyu sıcaklıkları, balıklar için hayati öneme sahip. İklim değişikliği nedeniyle denizlerin ısınması, balıkların göç rotalarını, beslenme ve üreme alışkanlıklarını değiştiriyor. Soğuk suları seven balık türleri, daha kuzeydeki sulara göç ediyor veya sıcaklığa adapte olamayarak popülasyonlarını kaybediyor. Bu durum, Karadeniz gibi bölgelerdeki balık çeşitliliğini ve miktarını doğrudan etkiliyor.

Deniz Kirliliği:
Denizler ne yazık ki sanayi atıkları, plastikler, kimyasallar ve evsel atıklar nedeniyle kirleniyor. Bu kirlilik, balıkların yaşam alanlarını ve besin kaynaklarını yok ediyor. Kirliliğe bağlı hastalıklar ve üreme bozuklukları, balık popülasyonlarını olumsuz etkiliyor. Mikroplastikler, deniz canlılarının sindirim sistemine girerek hem onlara zarar veriyor hem de besin zinciri yoluyla insan sağlığını tehdit ediyor.

Hükümetin, çevre örgütlerinin ve balıkçı kooperatiflerinin acil önlemler alması şart. Sadece avlanma yasaklarını genişletmek yetmez. Deniz kirliliğini engellemek, yasa dışı avcılığı durdurmak ve en önemlisi, iklim değişikliğinin etkilerini azaltacak küresel çözümlere destek vermek zorundayız. Aksi takdirde, “Vira Bismillah” sözü bir gün sadece nostaljik bir hatıra olarak kalacak.

Gelecek nesillere ne anlatacağız? “Bir zamanlar Karadeniz balık doluydu” diye başlayıp, sonunu getiremediğimiz hikâyeler mi anlatacağız? Bu soruların cevabını bulmak için geç kalmadan harekete geçmeliyiz. Denizlerimize sahip çıkmak, aslında kendi geleceğimize sahip çıkmaktır.

Unutmayalım ki, deniz ne kadar cömert olursa, biz de o kadar zengin oluruz.