CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Sinop mitinginde dile getirdiği “balıklar strese giriyor” cümlesi bir anda memleket gündemine oturdu. Cumhurbaşkanı’ndan milletvekillerine, il başkanlarından ekran yorumcularına kadar herkes Özgür Özel’i eleştirmeye girişti. Kimi “vizyonsuzluk” dedi, kimi “haberi yok” dedi, kimi de işi “hainlik” ithamına kadar götürdü. Peki soruyorum: Haklı olabilir, Özel abartmış da olabilir. Ama mesele sadece bir cümlenin etrafında dönüp durmak mıdır?

Özel yanlış söylemiş olabilir. Ama yanlışın doğrusu hakaret değil, çözüm üretmektir. Belki gerçekten bilimsel araştırma yapılır, balıkların etkilenip etkilenmediği incelenir. Eğer etki varsa önlem alınır, yoksa kamuoyuna açıklanır.

Bugün Sinop’ta balıkçılar gerçekten dertli. Mazot fiyatından, ağ maliyetinden, liman sorunlarından, pazar sıkıntılarından şikâyet ediyorlar. Eğer balıklar strese girmese bile balıkçılar çoktan strese girmiş durumda! Ama dikkat edin, eleştirilerin hiçbirinde çözüm yok. Kimse “Denizcilik Bakanlığı neden hâlâ kurulmadı?” diye sormuyor. Kimse “balıkçıya nasıl destek veririz, av sezonunu nasıl daha verimli hale getiririz, ihracatı nasıl artırırız?” demiyor.

Sinop’ta laf üreten siyasetçimiz çok, ama proje üreten siyasetçimiz yok. Eğer olsaydı, bugün hâlâ Türkeli–Sinop arası dedelerimizden kalma 256 virajlı ölüm yolundan gidip gelmezdik. Yaklaşık 90 km’lik bu yol, yıllardır bitmeyen “yatırım programı” vaatleriyle gündeme geliyor. Hâlâ bir metre bölünmüş yol yapılmadı. Bu yol yüzünden hem can kayıpları yaşanıyor hem de ekonomik kayıplar büyüyor. TIR’lar, kamyonlar ve şehirler arası otobüsler risk altında.

Balıkçılara gelince; Türkeli, Ayancık, Gerze ve Sinop’taki balıkçı barınakları kapasite yetersizliği ve altyapı eksikliğiyle boğuşuyor. Balıkçılar “fırtına çıktığında tekne koyacak yer bulamıyoruz” diye yıllardır feryat ediyor. Barınaklarda denetim neredeyse yok. Maşallah, Özgür Özel Sinop’a uğramasa, Sinop’ta siyasetçi olduğundan bile haberimiz olmayacaktı. Bir anda mantar gibi ortaya çıktılar. Oysa geçen yıl aktivist dostum Şirvan Ünal ile birlikte Türkeli’nden Sinop’a kadar 90 km yürüyerek farkındalık oluşturmak, yol sorunlarımızı gündeme taşımak istedik. Yalnızca Saadet Partisi Sinop il Başkanlığı bizi karşıladı ve Saadet Partisi İstanbul Milletvekili Birol Aydın meselemizi gündeme taşıdı. Bugüne kadar Sinop’taki siyasetçilerimiz balıkçının barınağını, yolcunun yolunu, köylünün pazarını değil, sadece rakibin lafını dert edinmiş.

Türkiye üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke. Ama hâlâ bağımsız bir Denizcilik Bakanlığı yok. Oysa bu bakanlık kurulsa, balıkçıya kalıcı mazot desteği sağlanır, ağ ve ekipman maliyetleri sübvanse edilir, barınakların kapasitesi artırılır ve av yasakları bilimsel verilere dayalı olarak düzenlenirdi. Yat limanları, kruvaziyer limanları ve marina yatırımlarıyla turizm büyür, Karadeniz’in her limanı cazibe merkezi haline gelirdi. Balık ve deniz ürünleri ihracatı artar, markalaşma teşvik edilir, deniz taşımacılığı kara yollarındaki yükü hafifletirdi. Üstelik deniz kirliliği, müsilaj, atık su ve kaçak avcılıkla mücadelede tek elden koordinasyon sağlanır, balık stokları korunur ve sürdürülebilir avcılık teşvik edilirdi.

Bugün Sinop’un ve Türkiye’nin en büyük ihtiyacı, bir “günah keçisi” aramak değil; kurumsal çözüm üretmektir. Eğer balıkçılar Japonya’ya ihracat yapıyorsa bu güzel bir şeydir; ama aynı balıkçı hâlâ mazotun altında eziliyorsa, Denizcilik Bakanlığı hâlâ kurulmamışsa, turizm hâlâ günübirlik sahil işletmelerine sıkışmışsa, “balıklar strese giriyor mu?” tartışmasının fazla bir anlamı kalmaz.

Herkesin kavga ettiği yerde çözüm üreten kazanır. Ama maalesef bizde kavga çok, çözüm yok.