Toplumun dokusunu en çok zedeleyen şeylerden biri, insanların kendilerini sergileme tutkusu… Kimi bunu bedeniyle yapıyor, kimi malıyla, kimi makamıyla. Kimi de ibadetini, iyiliğini gösterişe dönüştürüyor. Adına ister teşhircilik deyin ister riyâ; aslında kökü aynı: insanın kendini merkez yapması.
Bugün psikolojide “teşhircilik” denildiğinde akla ilk olarak cinsel bir sapma gelir. İnsan, bedeninin mahrem yerlerini rızasız bir topluluğa göstererek haz alır. Bu yalnızca bireyin ruhsal dengesi için değil, toplumun ahlâkî sağlığı için de ciddi bir tehdittir. Zira hayasızlık bulaşıcıdır; bir yerde sınırlar aşıldığında, diğerleri için de “olağan” hale gelir.
Ama mesele sadece bu kadar değil. Teşhircilik mecazî bir hâl de alıyor. Günümüzde bu en çok sosyal medyada görülüyor. İnsanlar yediğini, içtiğini, tatilini, aldığı hediyeyi, taktığı takıyı, binip indiği arabayı paylaşmadan duramıyor. “Bakın ben neyim, neredeyim, ne yiyorum!” demek bir tür gösteriş hastalığına dönüşmüş durumda.
Gösterişin bu hâli ise İslam ahlakında “riyâ” olarak adlandırılmış. Kur’an bu tip davranışları sert bir dille uyarıyor: “Onlar namaza kalktıklarında üşenerek kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar…” (Nisâ, 142). Bugün bunu ibadetlerimizde bile görebiliyoruz. Yardım paketini dağıtırken kameraya bakan, Kur’an okurken sosyal medyaya story atan, namazını insanlara göstermek için paylaşan bir kültür gelişti. İyilik bile gösteriye dönüştü.
Peki çözüm nerede? İşte tam burada İslam’ın iki büyük ahlâk pusulası devreye giriyor: Hayâ ve İhlâs.
Hayâ, insanın kendi varlığını edep terazisine koymasıdır. Gözünü, dilini, bedenini kontrol altına almak; “Bunu Rabbim görse hoşnut olur mu?” diye sormaktır. Hayâ, yalnızca utanmak değil; aynı zamanda saygı ve sorumluluk bilincidir. Teşhircilik hayasızlık ise, hayâ iffetin ve takvanın koruyucusudur.
İhlâs ise amelin özüdür. İnsanın yaptığı iyiliği, kıldığı namazı, verdiği sadakayı yalnızca Allah için yapmasıdır. İnsanların alkışı için yapılan bir iyilik, gönüllere ulaşmaz. Ama Allah için yapılan küçük bir amel bile, dağları yerinden oynatacak kadar güçlüdür.
Bugün toplumsal hayatımızda hayâ ve ihlâsı kaybettikçe; ekranlarda teşhir, sosyal medyada gösteriş, sokaklarda kibir büyüyor. Tüketim kültürü bizi daha çok sergilemeye, daha çok övünmeye çağırıyor. Ama unutmamız gereken basit bir hakikat var: Hayâ imanın süsüdür, ihlâs amelin özüdür.
Toplumun yeniden dirilişi de, bireyin yeniden huzuru da ancak bu iki kavramla mümkündür.
Durmuş ÇELİKTEN
Eğitimci-Yazar