Bazen bir yol haritası sadece yön göstermez; geçmişi hatırlatır, geleceği işaret eder.
Bazen şehirler yalnızca sınırlarla değil, hafızalarla birbirine bağlıdır.
Bugün sizlerle paylaşmak istediğim teklif, böyle bir bağlantının peşine düşüyor:
Havza’dan Sinop’a uzanan, altı duraklık bir kültür, doğa ve kalkınma hattı…
Adı: Kuzey Miras Yolu.

Bu güzergâh yalnızca turizm potansiyeli taşıyan şehirlerden ibaret değil;
aynı zamanda tarihî yollarla, üretim kültürüyle, doğayla, mimariyle, kırsal yaşamla örülmüş yaşayan bir koridor olma niteliğine sahip.

Havza: Direnişin ve Şifanın Başlangıç Noktası

Yolumuz Havza’dan başlıyor.
Termal sularıyla bin yıllardır şifa dağıtan bu topraklar, 1919’da Atatürk’ün halkla ilk kez buluştuğu, Milli Mücadele’nin ateşini yaktığı yer olarak hafızamızda yer alıyor.
Kaplıcaları kadar tarihî sorumluluğu da sıcak bu şehrin…
Kuzey Miras Yolu, geçmişle yüzleşmeye burada başlıyor.

Vezirköprü: Doğanın İçinde Tarih, Tarihin İçinde Sessizlik

Şahinkaya Kanyonu’nun derinliği, Kunduz ormanlarının yeşili ve Taşhan’ın taş sesiyle Vezirköprü, bu rotada doğayla tarihin kol kola yürüdüğü eşsiz bir kavşak.
Yayla yolları, orman içi yürüyüş rotaları, geleneksel ahşap mimarisi ve vadilerle örülmüş bu şehir, sakin ve estetik bir kalkınma modeli için örnek oluşturuyor.

Durağan: Zamanın Taşla Taşındığı İlçe

Selçuklu’nun İpek Yolu üzerindeki gözdesi: Durakhan Kervansarayı.
Durağan, yalnızca bu kervansarayla değil, aynı zamanda doğasıyla ve üretim kültürüyle konuşan bir ilçe.
Ambargerişi Yaylası, Buzluk Mağarası, İkiz Göletler gibi doğal zenginlikleriyle eko-turizme açık;
keşkek kazanı, yufka, taş değirmende öğütülen unlarıyla geleneksel mutfağın taşıyıcısı;
ve en önemlisi, pirinç üretimiyle tarımsal zenginliği barındırıyor.
Durağan, hem üretimin hem sükûnetin merkezidir.

Saraydüzü: Sessizliğin ve Bereketin Yurdu

Kuzey Miras Yolu’nun en sakin ama en bereketli duraklarından biri: Saraydüzü.
Yayla yolları, göçle boşalan köyleri ve tarıma elverişli arazileriyle kırsal yaşamın kalbidir.
Süt ürünleri, tarhana, bal ve pirinç üretimi burada köy ekonomisinin temelidir.
Bu ilçe, doğal kaynakları ve sadeliğiyle kırsal kalkınmanın kıymetini hatırlatan bir örnektir.

Boyabat: Taşın Estetikle Konuştuğu Şehir

Bir şehir düşünün: Kale göğe yükseliyor, kaya mezarları tarihe iniyor.
Boyabat, taşla estetik kurmuş; konakları, hanları, geleneksel çarşısıyla bir açık hava müzesi hâline gelmiş.
Aynı zamanda Türkiye’nin önde gelen pirinç merkezlerinden biri.
Pirinç üretiminin yanı sıra, el sanatları, ahşap oyma işleri ve mimari dokusuyla bu güzergâhın kültür merkezidir.

Sinop: Yolun Zirvesi, Denize Açılan Kapı

Ve yolculuğumuz Sinop’ta nihayet bulur.
Karadeniz’in en güvenli doğal limanı, bir zamanlar sürgünlerin durağı, şimdi tarihî kimliğiyle yeniden uyanan bir şehir…
Kale surları, Cezaevi, Balatlar Kilisesi, liman çevresindeki canlılık…
Sinop yalnızca bir son değil; bir medeniyetin denizle buluştuğu zirvedir.

Bu Yalnızca Bir Güzergâh Değil

Bu hat, yalnızca şehirleri değil;
tarihî yapıları, doğal güzellikleri, üretim kültürünü, kırsal hayatı, kadın emeğini, gençliğin geleceğini birbirine bağlayan bütünlüklü bir medeniyet teklifidir.

Buraya bir tabela dikmekle olmaz.
Bir vizyon, bir iş birliği, bir ortak emek gerektirir.
Ama bu yol yürünürse;
şehirler nefes alır, üretim canlanır, gençler geri döner, kadın emeği değer bulur.

Son Söz: Söz Uçar, Yol İz Bırakır

Kuzey Miras Yolu, bizim birlikte örmeye başlayabileceğimiz bir kalkınma ve kimlik koridorudur.
Ben bu köşeden çağrımı yapıyorum:
Yerel yönetimler, üniversiteler, STK’lar, kalkınma ajansları, kültür insanları…
Gelin, bu yolu birlikte yürüyelim.

Durmuş ÇELİKTEN
Eğitimci - Yazar