Uzun zamandır gündeme getirdiğim konulara artık ulusal düzeyde gazetelerde ses vermeye başladı.

Bu konuda açılan bir çok davada cezalar çıkmasına rağmen kamu kurumlarının ve de yandaş koruyan yöneticilerin, en büyük ihale aracı haline gelen pazarlık ve doğrudan temine yönelik Türkiye genelinden ses geldi.

Özellikle Sayıştay’ın raporlarında ve ceza mahkemelerinde, ceza mahkemelerine sunulan bilirkişi raporlarında 4734 sayılı ihale kanununun 21. Maddesi olan ‘Pazarlık usulü’ ihale ilanı ile ilgili olarak özel hallerde yapılması gerekirken sürekli yapılıyor olmasının şaibe uyandırdığına bir çok uzman dikkat çekiyordu.

Bu ihale sistemi aslında yandaşı koruma kendi cemaatine yakın isimlere ihale verme sanatıdır.

Bu gün ve geçmişte bir çok ihale incelendiğinde ihalelerin FETÖ bağlantılı isimlere verildiği ve veren isimlerinde FETÖ’den gözaltına alındığı, tutuklandığı ya da ihraç edildiği düşünüldüğünde bu durum daha da dikkat çekici bir hal almaktadır.
Yani kısacası geçmişte FETÖ pazarlıktan beslendi, şimdi kimler besleniyor? Neden ihtiyaç yokken Pazarlık’ta pazarlık’ deniliyor? kimler korunuyor? kimler ihaleye çağrılıyor? sormak, İncelemek gerekmez mi?

Geçmişte bizzat suç duyurusunda bulunduğum Boyabat Ağır Ceza Mahkemesinde bu konu ile ilgili ciddi cezalar çıkmasına rağmen yargı kararını takmayan yaz ortasında pazarlık usulu kömür alan, zaman varken komisyon kuramıyorum diyerek Pazarlık Usulü ile ihaleye çıkan, sadece kendi istediğine haber veren, ilçe dışından ihaleye çağrılan isimler olmaya devam ediyor...

Sayıştay, Gaziantep belediyesi ile ilgili olarak 2016 yılı denetim raporunda “İhalelere belediye şirketleri ve belediye ihalelerinin çoğunluğunu da alan (K) şirketinin çağrıldığı ve bunlarla ihale yapıldığı görülmektedir. İhalelerde saydamlık, rekabet, eşit muamele, güvenirlilik ve kaynakların verimli kullanılması ilkelerinin ihlal edildiği, anlaşılmıştır”
Ve yine aynı raporda; “Kamu idaresinin hizmet alım ihaleleri incelendiğinde belirli hizmet alım ihalelerinin kanunda belirtilen ihale usulleri ile ihale yapılması için yeterli süre olması rağmen ve Kanunda Pazarlık Usulü ile ihaleye çıkabilme şartları oluşmamasına rağmen bu usulle ihaleye çıkılmıştır.” tespitini yapıyor...

Yani kısacası kanun arkadan dolanılarak istediğine ihale veriyor, ihaleler hep aynı isimde kalıyor, diyerek usulsüzlüğe yolsuzluğa dikkat çekiyor..

Biz bunu ne zaman söylemiştik?
2007’den bu tarafa bağıyırıyoruz; kurumlar gerekmedikçe ‘Pazarlık Usulü’nü yol yapmamalıdır. Bu yol tehlikelidir, gereksizdir. Gün gelir suçlanacak en güzel malzeme hesabını veremeyeceğiniz bir yük haline gelir...
Gelin özel hallerde kullanılması gereken Pazarlık Usulü’nü yol değil ihtiyaç duyulan zor gün akçesi olarak kullanalım.
4734 sayılı ihale kanunun temel ilkeler bölümünde yer alan en şeffaf yöntem ve uyulması gereken ilke 5.maddedir.
Madde 5: İdareler, bu Kanuna göre yapılacak ihalelerde; saydamlığı, rekabeti, eşit muameleyi, güvenirliği, gizliliği, kamuoyu denetimini, ihtiyaçların uygun şartlarla ve zamanında karşılanmasını ve kaynakların verimli kullanılmasını sağlamakla sorumludur.

Aralarında kabul edilebilir doğal bir bağlantı olmadığı sürece mal alımı, hizmet alımı ve yapım işleri birarada ihale edilemez.

Eşik değerlerin altında kalmak amacıyla mal veya hizmet alımları ile yapım işleri kısımlara bölünemez.
Bu Kanuna göre yapılacak ihalelerde açık ihale usulü ve belli istekliler arasında ihale usulü temel usullerdir. Diğer ihale usulleri Kanunda belirtilen özel hallerde kullanılabilir.”

Sahi kamu kurumları 4734’ün 21 .maddesini özel hallerde kullandığı gerçeğini, göz ardı mı ediyoruz?!!!!

Çünkü özel hal; yandaşı kayırma istediğine ihale etme, rekabeti engelleme, sınırlı sayıda teklifle ihaleye çıkma olarak düşünüldüğünde bu da kanunun ön gördüğü özel hallerden mi sayılıyor?!!!! diye insanın sorası geliyor..

Bu gün Türkiye genelinde yankı bulan 23 Ekim’de tüm Türkiye de ve ulusal basında yer bulan yerel gazetelerin yaşama hakkı için Gazeteciler Cemiyetleri, federasyonlar bu konularla ilgili olarak harekete geçti. Sayın cumhurbaşkanına, başbakana ve ilgili bakanlıklara giderek bu konu ile ilgili dertlerini ve şikayetlerini iletecekler. Bundan önceki valilerimize ve bu günde görev yapan Sayın Valimize de biz her toplantıda bu konuyu dile getirdik ve konunun önemini anlattık.
Gelinen nokta da ise bu gün yasadışı terör örgütlerinin destekçilerinin, kamuya sızmış cemaat üyelerinin, kamudan yandaşına, cemaat üyesine en kolay para aktarma yöntemi olarak karşımıza çıkan ihale sistemi ‘Pazarlık Usulü’dür. İncelediğinizde ihaleler açık ihale olarak, şeffaf yapılmayarak ve yıllarca aynı firma da kalıyorsa Sayıştay’ın dediği gibi; “Bu durum; ihalenin temel ilkelerine aykırılık teşkil etmekte ve rekabeti engellemekte ve kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli kullanılmasını engellemektedir”

Son söz; Yasalar üzerinde pazarlık değil uygulamalar önemlidir!

Bu gün size göre gereksiz görülen başkasının yaşama kaynağı olarak kanunda yer almıştır.

İşte o alana müdahale ettiğinizde aslında sisteme müdahale edersiniz.. Bu gün gazetelerde kendilerine zorunlu tutulan işçi sayısı, mevzuat, denetim vb. unsurlar karşısında yasalardan doğan haklarını gasp edenlere karşı, özgür bağımsız ve yasal güvenceler altında habercilik yapabilmek için tüm Türkiye’de bir mücadele başlatmıştır. Bu mücadele aslında toplumun temiz ve şeffaf bir yönetimi içindir.. Bu mücadele kraldan çok kralcı kesilip yandaşını, eşini, dostunu kayırıp ‘Pazarlık’ta menfaatlenip, hükümetten nemalanıp sonra devlete kazık atanlara karşıdır. Bu mücadele geldiği yani görev yaptığı hudutların menfaatlerine değil, kendi menfaatlerine çalışıp görev yaptığı ili, ilçeyi, köyü başka yerlere pazarlayanlara karşıdır.. Her şeyi bilenler; her şeyi unutup koltuğa sarılıp günü kurtarma derdine düşenlere karşı başlatılan mücadeledir. 

Çünkü yerel gazete yerelin dostu, halkın sözcüsü Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi Milletin müşterek sesidir... 

Sesimizi kısmasınlar diye; tüm yurtta tek yürek tek ses olduk!