DÜNYA’DA TÜRKİYE GERÇEĞİ

Aydın kesimi olarak anılanlar artık hikaye yazmayı bırakarak gerçeklere aşina olmayı öğrenerek her gün aynı konuları işleyeceklerine bu yazılarda, düşünebileceğiniz, muhtelif açılardan ele alarak geleceğe odaklanılmalıdır. Düne kadar, dünya da en iyi durumda olanların bugün zillet mertebesine nasıl yaklaştırıldıklarını.. keza bugünün global şartlarında en iyisi olabilme erdemliliğin anahtarını elinde nasıl tutulabilineceğine.. zamanlarını harcasalar eminim birilerinin aşklarını, ihtiraslarını, egolarını dile getirmekten daha fazla büyük iş çıkarmış olurlar. Türk Devletinin gücünün neler muktedir olduğunu yabancılar daha farkındalardır. Türk tarihiyle yakından ilgilenen Fransız Tarihçi Fernand Grenard der ki; ‘’ kuruluşu…insanlık tarihinin en büyük ve en hayrete değer olaylarından biri…’’ olarak nitelenen Osmanlı Devleti 1299-1922, 600 yılı aşkın yaşamının uzun bir döneminde, üç kıtaya damgasını vuran süper güç olmuştur. Zamanla bu süper güç, çeşitli iç ve dış nedenlerle zayıflatılarak parçalanması sağlanmıştır lakin sadece genişlemesi durdurulmuştur.

Türk ve İslam alemini sürekli aşağılamayı ve zayıf düşürtme girişimleriyle Batı, itiraflarıyla tarihe damga vurur ki, Değerli ilim adamı Bernard Lewis ‘’Türklerin birlikte yaşayıp yönettikleri gayrimüslimler zulüm yapmadıklarını, objektif bir değerlendirme ile, çok iyi belirtmiştir.’’ Mamafih, Prof. Oberling ise ‘’Ne yazık ki çok az bilinen gerçek şudur. On dokuzuncu ve yirminci yüzyıllarda, Türkler saldırgan olmaktan çok daha ziyade saldırının kurbanları olmuşlardır.’’ Oysa ki tarihler yazmaz Prof. Oberling yine bir gerçeği haykırır..’’Türkler kıbrıs’ı aldıkları zaman Rum ahali tarafından kurtarıcı gibi karşılandılar çünkü Katolik Venedikliler Ortodoks Rumlarını köleleştirerek üç yüz yıl Başpiskopos seçmelerini engellemişlerdir. Osmanlı-Türk yönetimi Kıbrıs Rumlarına dini hürriyetlerini sağlamışlardır. Yabancı devletlerin uyutulan bu süper gücün elbet bir gün tekrar dirileceğinin farkında olduklarından, her yeni asırda dünya düzenini şekillendirirken masa da paydaş duruma düşeceğini de erken hesaplayamadılar. Burada iki husus kanımca önemliydi. Birincisi Milli Kurtuluş Hareketi ruhunun canlılığı, diğeri ise Milli Karakter uslübu idi. Bu hususlar neticesinde siyasi, askeri, sosyal, ekonomik, ideolojik, kültürel vb. değerlerimizin tavan yapması sağlanabilmiştir. Elbet Liderlik vasfına sahip Türkleri, hak üzerine yönlendirebilecek inananların yolunda milletini refaha ulaştırılması sağlanmıştır. Dünya’da evrensellik, milli karar, milli gaye ideolojisine sahip toplumlar daim millet olma erdemliliğiyle devletleşerek sahada kendi göbeğini kendileri keserek söz sahibi olmayı hak etmişlerdir. Karanlık günlerden çıkarak bir mefküre etrafında toplanabilmiş, vatan ve milleti kurtarmaya kendini adamış halkın önünde hiçbir ruh duramaz. Siyasetçilerimize, işadamlarımıza, politikacılarımıza çok iş düşmektedir. Kişisel cesaret ve önceden sezebilme algısıyla hasımlarının nispi gücünü objektif bir görüşle ve doğru olarak değerlendirebilme kabiliyetleriyle sonuca hızlı ulaşılabilinilmelidir.

Avrupa devletlerinin sömürgeleriyle zayıf devletleri vesayet altına alma kabiliyetlerini zayıflattığı bu zamanlarda, Doğu ve Arap devletlerinin atağa geçerek vesayetlerinden kurtularak, kaynaklarından kendileri istifade etmeyi öğrenmeliler. Türkiye Devleti dışardan çok içerden şer misyonlarca zayıflatılmıştır tarih boyunca, içimizde yer alan düzenbazların ayıklanarak geri dönüşü olmayan ağır cezalar verilmesi elzemdir. Yeraltı ve yerüstü kaynaklarını kendi sistemine yönlendirebilen devletlerin başta savunma, askeri, ekonomik yönden istifade edebildiği gerçeğini yaşadığımız bu zamanda dost gibi görünen düşmanlarımızı yakından tanıma imkanı bulunmuştur. Müttefik görünenlerin hasımlarımıza gizli kapaklı maddi manevi desteklerinin deşifre edilmesinin yetmediği, mamafih politik, askeri gücün varsa ancak masa da ve cephede müdahale edilebildiğidir. Doğu Akdeniz sorunu, Karabağ sorunu, Kuzey Irak sorunu, Suriye sorunu gibi küresel problemlerin asli çözümü budur. Özlemini çektiğimiz barış, güven, samimiyet, dostlukların Dünya’da gerçekleştirilmesi ancak ve ancak bu mefkürelere sahip devletler topluluğuyla sağlanır.

Araştırmacı Yazar-Tarihçi Volkan Yaşar Berber