ŞİRVAN ÜNAL 

11 ay uzaklarda, metal ve beton gibi soğuk bakışlar altında 3 vardiya canını dişine takarak çalışanları, ancak biray izin de tanırsınız.

Yine 11 ay azami iktisatla biriktirip, izinde bir ay olsun fazla düşünmeden harcadığını görürsünüz.

Siz onun ağzında maske, ayağında çizme asit kuyuları içerisindeki 8 saatini bilemezsiniz.

Kaçı dokuz parmaklı, kaç tanesi fabrika havasından “eser”  kapmış…
Kaç tanesi halatı kopan pres altında kalmış? nereden bileceksiniz.

Sürekli ezici söz ve bakışlara dayanamayıp, anlamadığı halde hemen bir dönerci dükkanı açanları…

Ruhr da, üçyüz m yeraltından kömür çıkarırken görmediniz ki onları..

Malûlen emekli olanları, günde on hap atanları…

Çocukları almanlar gibi iyi almanca konuşamıyor diye “özürlüler okulu”na (Sonderschule) gönderilenlerin
sayısı çıkmaz ki gazetelerde.

Çalışan annelerin, sabahın erken vaktinde arkada bıraktıkları yavruların ağlama sesleri gelmez tabi oralara..

Gündüz okuyan öğrencilerin harçlık için geceleri, ya dönercilerde çalışıp ya da posta kutularına reklam attığını bilemezsiniz ki.

Bir ev alabilmek veya İzin parası biriktirmek için yüzüne bakmaya doyamadıkları kız ve hanımlarını, almanların evine ve ofislerine temizliğe yollayanları nereden bilesiniz, hem kim anlatır ki size bunları?

Hemen her gurbetçinin ikinci bir işi olduğunu, inşaatlarda soğuktan titreyip,
fabrikalarda sıcaktan fenalık geçirenleri görmediniz ki.

Çoğu yiğitlerin elinden günde 10 ton metal geçtiğini,
bantın bir dönüşünde su şisesinin kapağını ancak açabilip, öbür dönüşünde içebildiğine şahit olmadınız ki.

Hasret ve üzüntüden mide hapı kullanmayan gurbetçi tanımıyorum.

Üniversite okuyan kızımızın, akşam çocuklara kurs verip, gece de annesiyle okulları temizlemeye gittiklerini yazmazlar ki Instagram’da.

Evet, siz sadece bindiği arabaya, senede bir defa üçbin km vatan hasreti ve akraba hayaliyle gelip harcadığı veya ödediği hesaba bakarsınız.

Onlar bir selam için o kadar yolu gelir de kimi kapısını, dolabını veya cüzdanını açmaya üşenir.
Nasıl olsa Almancı gücü var diye bilinir.

Okul tatilinden dolayı üç katına çıkan fiyatlara rağmen yine de gelebilirlerken “sizde tam iş-hasat zamanı geldiniz yahu” sözü ağır gelmez mı?

Her iki taraftan dışlanmaya rağmen, her şey kendisinden umulan-beklenen o fedakar gurbetçim.
Garibim!

O yinede en kötü zamanda vatanın, akrabanın imdadına yetişir; döviz yollar.

Yaşamadığı memlekete, askerlik bedeli öder.
içinde oturamayacağı evler yaptırır.

Her türlü kadir bilmezliği unutarak, tekrar tekrar kat eder onca tehlikeli yolu.
Bir güler yüz, bir sıcak kucak, bir muhabbet için.

Ana kucağı gibi anavatanda arar,
“babavatan” daki eksik! sıcaklığı
Ayrıca
Bilir ki, ancak güçlü devletler uzakta da olsa vatandaşına sahip çıkabilir.

“Kem gözlerin hep üzerinde olduğu bu toprakların başından “gaile” hiç eksik olmamıştır.”der Zülfü Livaneli.

Ayrıca,
savaş ve pandemiden dolayı tüm dünya şu anda bir kıriz ve darboğazda… 
bir de yıkıcı büyük deprem afeti…

Unutmayalım, ekonomi iner de, çıkar da..
Esas mühim olansa iç huzur, sevgi ve sosyal dayanışmayla problemlerin üstesinden gelme azmi, gayreti ve özgürlüğüdür.
Vesselam