Yıl 2008. Sinop Tarihi Cezaevi projelerini hazırladık ve Bakanlığa AB’ye sunulmak üzere verdik. Bakanlık, “Şarap Yolları” projesini geri çekti, yalnız bizim projeyi sundu. Fakat AB restorasyon projelerini kabul etmiyor. Biz de projeyi sivil toplum uygulama projesi olarak sunduk. Londra Tate Müzesi’nin projesini model aldık. Thames Nehri üzerinde bir kereste fabrikasını restore ederek bölgelerine 2 milyon turist kazandırdılar. Projemize onları partner seçtik.
Fakat Alan Yönetiminin kurulması bu projede şart koşuluyordu. Alan yönetimi bizde yeni bir kavramdı, Avrupa’da ise yaygın. Bu yönetim biçiminde kentin sit alanı ilan edilmesi ve kültür mirasının yetki ve sorumluluğunun Alan Yönetimine verilmesi gerekiyordu. Bu sıkıntılı bir işti; halka kabul ettirmek zor, muhalif belediyeye kabul ettirmek daha da zordu.
Bakan Ertuğrul Günay, Müsteşar Özgür Özarslan. Her hafta Ankara’ya gidiyor, konuyu müzakere ediyorduk. Belediye Başkanı rahmetli Baki Ergül, Demirel’in sözünü söylüyordu: “Kapı kaptırmam.” Kale içindeki halkın tepkisini böyle yatıştırıyordu. Vali Mustafa Hakan Güvencer aklı başında birisiydi, süreci istişare ediyorduk. Kale içinin sit ilan edilmesi gerekiyordu, Alan Yönetiminin de kurulması.
İki yöntem vardı: Kale içini arkeolojik sit ilan edersin, Bakanlık olarak Alan Yönetimini kurarsın, belediyeyi dışlarsın. Ya da kentsel sit ilan edersin, belediye ile birlikte yaparsın. Belediye muhalif olunca sıkıntı vardı. Halkın tepkisi de vardı; belediyenin olması tepkiyi azaltırdı. Süre uzadı, karar veremiyorduk.
Bakanlığa çağırdılar, konuyu tekrar istişare ettik. AB Başkanlığı ve Kültür Varlıkları Müsteşarın başkanlığında uzun bir toplantı yapıldı. Müsteşar o zaman, “Arkeolojik sit ilan edelim, belediyeyi devre dışı bırakalım, işimize bakalım.” dedi. Bakan ise kızarak, “Olmaz.” dedi. Ocak 2009, EMITT Fuarı yakındı.
Dedim ki: “Müsteşarım, bu sivil toplum projesi en geniş sivil toplum belediyedir. Dünyanın hiçbir yerinde belediyeye rağmen uygulama yapamazsın. Hiçbir kültür mirasına Bakanlığa rağmen uygulama yapamazsın. Ömrün yazışmalarla geçer. Biz bu işi belediye ile yapmak zorundayız. Belediyeyi ikna etmek zorundayız.”
İstanbul’da EMITT Fuarı’nda taraflarla bir toplantı yapalım, Baki Ergül’ü ikna edelim, dedim. Teklifim uygun bulundu.
Vali, Başkan ve ben fuara gittik. Uçakta yan yana oturduk, başkanı ortama aldık, konu Alan Yönetimi. Daha önce de vali ile sözleşmiştik. Dedim ki: “Başkanım, bizim yerel kaynağımız yok. Cezaevi yıkılıyor, o zaman otel yapalım diye taliplisi çok. Cezaevini elimizden alacaklar, millet bizi sorumlu tutacak. Gel, bu cezaevini birlikte kurtaralım. Hem Sinop’u UNESCO Kültür Mirası Listesi’ne aldırmak projede var. UNESCO şehri belediye başkanı olursun, itibarın dışarıda artar, daha çok projeler yaparız.” dedim.
Vali Bey de, “Müdür doğru söylüyor, bu iş çok uzadı.” dedi. Başkan ikna oldu gibi.
Fuar standımızı güzelce kurduk. Vali, Başkan, Bakanı bekliyoruz. Müsteşarla birlikte Bakan geldi. Bana dönerek: “Sinop’ta sevdiğim dostlarım var, Ali, Galip, Barış, Can, Fikret, Övet. Sizlere torpil geçtim. Ama Alan Yönetimini kuramadınız, projeyi geri çekeceğim, olmaz böyle şey.” diye bağırdı. Ben cevap vermeden dinledim.
Bakan gitti. Müsteşar bana: “Sana değil, Valiye ve Başkana bağırdı.” dedi, biraz rahatladım. Bunun üzerine fuarda Vali, Başkan, Müsteşarla bir toplantı yaptık. Akşam saat 20.00’de Sarıyer Akıntıburnu’nda bir balıkçı lokantasında toplantıya karar verdik.
Ben de Cemalettin Kaya’ya, “Sinoplu olarak yanımda bulun, bunlara tanıklık et, seni tanık göstereceğim.” dedim. O da kabul etti.
Ankara’dan Bakanlık uçakla geldi. Saat 20.00’de yemekte toplantı. Başkan ikna oldu, sorular sordu. Aslında başkana yanlış şeyler söylenmişti.
Sinop’a döner dönmez önce tarihi cezaevi çevresini Sarımsak Mahallesi ile birlikte kentsel sit ilan ettik. Daha sonra Kalebent şehrinin tamamını; Sakarya Caddesi’nin güneyini kentsel sit, kuzeyini arkeolojik sit ilan ettik. Alan Yönetimini Vali Dr. Ahmet Cengiz, Başkan Ergül ile birlikte istişare ederek kurduk.
Bazı isimleri Vali istemedi, bazı isimleri Başkan listeye ekledi, Müsteşar da müdahale etti. Başkanı ikna noktasında Ali Yılmaz’ın etkisi oldu.
Katkı gördüğüm beş isme özel teşekkür ediyorum: Ali Yılmaz ve Ahmet Çobanoğlu, mekânlarını toplantılara bedelsiz verdiler, ikramda kusur etmediler. 2011 yılında Avrupa Birliği Günü’nü Sinop’ta kutladık, çok büyük katkıları oldu. Sinop Avrupa Birliği şehri oldu. Salim Erbaş ve Cemalettin Ercan projeye mühendislik katkılarını bedelsiz yaptılar. Cemalettin Kaya fikir bazında çok destek verdi. Aslında Cemalettin Kaya’nın çok isabetli görüşleri vardır, vilayetin ve belediyenin bu tür insanlardan fikir alması lazım. İsmet Aykın da öyle.
Uzun uğraşlar sonunda listeye belediye başkanı ve vali isimler ilave etti, bazı isimler çıkarıldı. Şehir içi muhtarları da sit konusu için listeye eklendi. Belediye meclisinden geçti ve Bakanlığa sunuldu.
Türkiye’de Alan Yönetimi yeni bir kavram. Edirne Selimiye, Efes, Konya, İstanbul Boğazı, Alanya gibi çok az ilde var. Aslında para ve projesi olan tek Alan Yönetimi biziz. Bu Alan Yönetimlerini Sinop’a çağırdık, ağırladık. Bizim nihai hedefimiz, Tarihi Kentler Birliği gibi Alan Yönetimi Kentler Birliği’ni kurmak ve Sinop’u merkez yapmak. Buzhane’yi de merkez binası yapmak.
Gelecek yazımda Buzhane tahsisini ve restorasyonunu anlatacağım, nasip olursa.
Yukarıda süreci ve zorlukları anlattım. Bu ne vefasızlık örneği ki, sivil toplum projesi olan Tarihi Cezaevi açılışında sivil toplum olmadığı gibi, projeyi yapanlar davet bile edilmedi. Bu uzun projeye sadece Vekil Dr. Nazım Maviş, “Bu proje uzun soluklu, eski bir Sinop projesi. Ben vekil olunca dahil oldum, emeği geçenlere teşekkür ediyorum.” dedi. Biz de ona teşekkür ettik.
Diğerleri projeye çöktü, kendileri yapmış gibi davrandı. Sinop’a turizmde taş üstüne taş koyamayan beceriksizler başkalarının emeği ile övünsünler.
Bu projede başta Ertuğrul Günay, Müsteşar Özgür Özarslan, Hakan Tanrıöver, Ural, Hale Hanım ve proje ofisine; AB Başkanlığı’na, AB Delegasyonu’na, AB’den fon sağlayan Alan Yönetimine teşekkür ediyorum. Alan Başkanı Hüsnü Gümüş rahatsızdı, biz onu imaj olarak gördük, tüm iş ve işlemleri ben yapıyordum. Onu ve rahmetli Baki Başkanı rahmetle anıyorum.