Ülkelerdeki nüfus sayısının artı ve eksi yönde değişikliğe uğramasının çeşitli nedenleri vardır. Bu nedenler arasında doğum, ölüm, yaşlanma, sağlık, ekonomi, savaş, göç, evlenme-boşanma, sosyal hayat gibi konular gelmektedir.
Avrupa ülkelerinde nüfusun artış hızı durmuş, yaşlı nüfusun yaşamını kolaylaştıracak yeni adımlar atılmaktadır. Öte yandan yeni evlenen çiftlerin çocuk sahibi olmaları teşvik ediliyor. Ailelere doğum sonrası, okul öncesi ve okul çağında hem ebeveynlere hem de çocuklara önemli destekler veriliyor.
Biliyorsunuz bir önceki yazımızı şöyle tamamlamıştık: “Bir ülkede, doğurganlık oranının azalması ve ortalama ömür süresinin uzamasıyla nüfusun yaşlanması şeklinde ortaya çıkan demografik-nüfustaki değişimler; ekonomik büyüme, istihdam, işgücü üretkenliği, özel tasarruflar, vergi yükü ve yaşam standartları gibi birçok ekonomik ve sosyal alanda sonuçlar doğurmaktadır. 
Evet, AB ülkelerinde nüfus yaşlanmaktadır ve bu durumun gelecekte birçok sorun yaratacağı açıktır.”
Avrupa’ya nazaran ülkemizde nüfus artışı devam ediyor olsa da, ortalama ömür süresinin uzamasıyla yaşlanan kesimin çoğalması dikkatlerden kaçmıyor. Ülke genelinde ihtiyaca binaen çocuk yuvaları ve kreşler çoğalırken yaşlı bakım evlerinin sayısında da kayda değer artışlar olduğu gözlemlenmektedir. Çocuklar büyürken, anne ve babalar da yaşlandıklarında bakıma muhtaç hale düşebilmektedir. 
Çağımızda aile kurumunu ayakta tutmak maalesef giderek zorlaşıyor. Ekonomik yetersizlikler ile sosyalleşmedeki sınırsız arzular sıkıntıları beraberinde getirmektedir. Yönetilemeyen dış tehditler ise aile fertlerinin birbirleriyle olan iletişiminin kesilmesine, birlikteliğin bozulmasına, ayrılmasına, hatta dağılmasına neden olmaktadır.
Çevremizde tanıdık bazı yaşlı kimselerin bakım evlerine taşınmaya mecbur kaldıklarını üzülerek işitiyoruz. Bakım evlerinde yaşamını sürdüren yaşlıların besleyip büyüttükleri evlatlarından ilgili, alaka ve saygı bekledikleri bir gerçektir. 
Yaşlanan nüfus bazı sorunların yaşanmasına neden olmaktadır. Muhtemel sorunlar; işgücü kapasitesinin ve üretkenliğinin azalması, ekonomide genel tasarruf miktarının azalması ve sosyal güvenlik sistemlerinin olumsuz etkilenerek kamu harcamalarının artması olarak sıralanabilir.
Nitekim Fransa’da son yıllarda sık sık gördüğümüz kitlesel protestolar ve şiddete dayalı eylemlerin temelinde ekonomik yetersizlikler ve birikmiş toplumsal sorunların çözülememesinin yer aldığı anlaşılıyor. 
Son üç ayda yığınların sokaklara çıkarak protesto ettiği emeklilik yaşını 62'den 64'e çıkarmayı öngören yeni emeklilik yasası reformunu Fransa Senatosu yoğun tartışmaların gölgesinde kabul etti. Ne adına? Tabi ki sosyal güvenlik sisteminin bozulmaması adına... 
Hesabı kitabı iyi yapılmış radikal kararlar çoğu kere sistemin düzenli ve sürekli çalışmasını sağlamaktadır.
Refah toplumu kolayına olunmuyor. Toplumun yaşam kalitesini düzenli artırarak yüksek seviyelerde kalmasını sağlamak, çalışmak, üretmek, sistemi sağlıklı ve sürekli çalıştır durumda tutmakla mümkün oluyor. 
Malumunuz olduğu üzere refah, insanların sadece yaşamlarını idame ettirebilmesini değil, aynı zamanda belirli bir yaşam kalitesinde yaşamalarını ifade etmektedir. Toplumsal refah ise içinde yaşanılan toplumun yaşam niteliğindeki düzeyini belirtiyor.
Hem ailede, hem de toplumda refah seviyemizi yükseltmek, cennet vatanımızda rahat bir hayat sürmek istiyorsak ülkemizi her alanda büyütmeliyiz; genç nüfusta, istihdamda, eğitimde, sporda, kültür ve sanatta, sağlıkta, tarımda, sanayide, ihracatta, insana ve insan haklarına saygıda…