Camiler, cum’a ve bayram namazları başta olmak üzere toplu ibadetlerin yapıldığı en güzel, insana huzur veren kutsal mekânlardır. Bu mekânlar, kutsallığını ve önemini Allah’ın evi olmasından ve kıblemiz olan Kabe'nin şubesi olarak değerlendirilmesinden almaktadır.

Bu sene Camiler ve Din Görevlilerin Hatası ile Mevlid-i Nebî Haftası eski adıyla Kutlu Doğum Haftası aynı günlere denk geliyor.

''Peygamberimiz, Cami ve İrşat'' temasıyla birlikte icra edilecek iki önemli hafta münasebetiyle din görevlileri, dernek ve sendika yönetim kurulu üyeleri müftüleri makamlarında ziyaret ederek tebriklerini sunuyorlar. Bazı belediye başkanları da din görevlileri için yemekli programlar düzenliyorlar.

Müftülükler haftaya özel konferanslar gerçekleştirirken, Ebru ve Hat sanatı üzerine sergiler açıldı. Ayrıca tenzilatlı kitap satış stantları kuruldu.

Toplum açısından son derece önemli olan camiler pandemi döneminde cemaatsiz kaldı. Salgın hastalık nedeniyle cemaatle kılınan namazlara da sosyal mesafe kuralı getirildi. Bir müddet cemaatle kılınan namazlarda saflar sıklaştırılamadı. Tabi bulaşı önleyici bir tedbir gayesiyle.

Sizler fark ediyor musunuz bilemem; pandemi sonrası camilerde cemaat eksilmesi dikkat çekiyor. Geçtiğimiz hafta ikamet ettiğim mahalleye komşu başka bir mahalle hudutları içerisindeki bir camide arkadaşlarla beraber cum’a namazını eda ettik, önceleri çok sayıda cemaatin sıra sıra saf tuttuğu mekânın yarısı ancak dolmuştu. Caminin din görevlileri cemaat azalmasının nedenlerini araştırılmalıdırlar.

Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) döneminden bu yana okul, ibadethane, kütüphane, kültür ve kongre merkezi gibi çok amaçlı olarak kullanılan camilerimiz önemli misyona sahiptir. Din görevlileri de bu misyona sahip çıkarak toplumumuzu inşa ve irşat etmektedirler.

Din Görevlileri cemaate tebliğ ve irşat için vaaz-ı nasihatte bulunurlarken sevgi dilini kullanmaları, çoğu kere de müjdeleyici olmaları hem iletişim, hem etkileşim, hem de tesir etme hususlarında çok mühimdir.

Köylerimizde de kentlerimizde de dün olduğu gibi bu gün de tebliğ ve irşat hizmetlerine ihtiyaç duyulmaktadır. Cami ile cemaat, cemaat ile din görevlisi arasındaki bağ kopmamalı, koparılmamalı, koparacak olanlara da fırsat verilmemelidir. Siyasi tartışmalardan ve politik söylemlerden kaçınılmalıdır.

İmam Hatip ile Müezzin Kayyım, Din Görevlileri ile cami derneği yönetim kurulu arasındaki anlaşmazlıklar mutlaka giderilmelidir. Barışık bir ortam oluşturulmalı, camide rol sahibi olan kimseler din hizmetlerine ve dini eğitime odaklanmalıdırlar.

Özellikle camilerdeki kürsülerden yapılan vaaz-u nasihatlerde yeni bir anlatım dili tesis edilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Cezalandırılmaya, azapla korkutulmaya çalışılan dil zannımızca insanımızın gönüllerinin yumuşamasına tesir etmemektedir, fayda sağlamamaktadır.

Bir diğer hususta din görevlileri ofis memurlarıyla kendilerini mukayese etmekten vaz geçmeleridirler. Sıkıntıları yok değildir elbet, biliyoruz ki istekleri de vardır. Sıkıntılar zamanla giderilecek, talepler de vakti geldiğinde karşılanacaktır. Din Görevlileri arasındaki kadrolu, vekil, fahri ayırımı giderilecek, kadroları verilecek, özlük hakları gözden geçilecek, eşitlik sağlanacaktır. Çözülmez gibi gösterilen Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) sorunu masada. Yılbaşına kalmadan çözüleceğe benziyor. Ümitsizliğe kapılmadan gayrete devam…

Yeter ki ihlâsla, samimiyetle zaman mefhumu gözetilmeden cami cemaatine ve dini bilgiler edinmek için kapıyı çalmış genç dimağlara emek vermeye devam edilsin. Atalarımız ne güzel söylemiş, “Yap iyiliği at denize, balık bilmezse halik bilir” diye.